31 Ekim 2012 Çarşamba

Çift taraflı çanta nasıl dikilir - How to sew a reversable bag.

Tatil bitti, oğlum geldi ve gitti. Aslında 1 hafta kısa bir süreymiş meğer... Yetmedi bana... Bana da kalmadı ki... arkadaşlarını özlemiş olduğundan hep bir organizasyonu oldu arkadaşları ile beraber. Sadece arkadaşları da değil tabii ki; anneanne, Babaanne, Dede, Hala... O gelmeden önce bir dünya yemek yapmıştım, bugün döktüm çoğunu. Dün akşam da yolcu ettik. Öyle zor bilet bulabildik ki, bulamasaydık biz götürecektik arabayla ama bir otobüsün ek seferinde yer bulmayı başardık. 17:31 arabası. AŞTİ acaip kalabalık tı. Herkes elinde bavul, o kalabalık içerisinde ilerlemeye ve otobüsünü bulmaya çalışıyordu, Otobüslerin çoğu perona yanaşamadı bile. Bizim 17:31 seferimiz 18:15 te ancak kalkabildi. Her bayram mı böyle oluyor acaba diye düşündüm, belki de Ankara da ki 29 Ekim yürüyüşüne biber gazı eşliğinde katılmak için gelmeyi başaranlar da vardır, kim bilir...
Bu çantayı yazın dikmiştim ve o kadar rahat ettim ki, bütün yaz elimden bırakamadım. Dikerken her aşamasını resimlemiştim günün birinde bir eğitsel hazırlarım niyetiyle... Gün bugünmüş..

Holiday is over,my son came and left. Apperently  one week turned out to be a very short period...  It wasn't enough for me... I couldn't have him to myself a lot... He had missed his friends so they always had something going on. Of course it wasn't only his friends; Grand parents, aunty...  I'de cooked a lot of food before he came but today I had to bin most of it. We sent him off yesterday evening. It was very hard to be able to get a ticket, if we couldn't have found one we would take him with our car, but we managed to get a place in one of the coach companies additional run. It was the 17:31 coach. AŞTİ was very crowded. Everybody was trying to move forward with a suitcase to find their coach. Most of the buses couldn't even get near any platform. Our 17:31 run could only depart at 18:15. I don't know if it's like this in all the religious holidays, maybe there were people who had succeded to come for the Ankara , 29 october march that was accompanied by tear gas, who knows...
I'de sewn this bag in the summer and I found it to be so comfortable that I used it all summer. While I was sewing it, I'de taken a photo of every stage thinking that I will prepare a tutorial some day... The day is today...





Bu çantanın eğitseli için aşağıdaki resme tıklayabilirsiniz..
For the tutorial of this bag you can click the picture below...


25 Ekim 2012 Perşembe

Sonbahar İPad çantası -Autumn İpad case

Bugün yine yoğun geçen bir gün oldu benim için. Gece çok geç yatmış olmama rağmen sabah saat 6 sularında  kalktık, eşimle beraber... Sarp'ım gelecekti  bu saatlerde... Aynı okulda olan yakın bir arkadaşının ailesi otobüsten ikisini de alıp Sarp'ı eve getirecekti, ben de beraberce çocuklarımızla hasret giderelim diye  kahvaltı hazırlayayım dedim.  Ama tabii İstanbul'dan gelen otobüs olunca saat 9 gibi ancak gelebildi. Olsun... oğlum, Sarp'ım geldi ya, erken uyanmaya değdi... Sonrasında ise gün şöyle geçti... güzel ve uzun süren bir kahvaltı... annemi görmeye gitmek (o'da yazlıktan dün gece gelmişti).... eşimi İtalya'ya yolcu etmek (bayram olduğunu unutup bu tarihi vermiş haftalar önce, her türlü itirazıma rağmen iptal edemedi)... Sarp'ın arkadaşlarını görmek adına evden gidiş-gelişleri, arkadaşlarının onu görmeye gelmesi-gitmesi derken gün bitti...

Today was an another intense day. Although I'de gone to sleep late last night I woke up at around 6 in the morning, together with my husband... My son Sarp would be here any moment... The familiy of one of his close friends from the same uni. would take them from the bus stop and bring Sarp home, So I prepared breakfast so that we could be all together and have a good chat. But of course as it was a bus from İstanbul it could arive at around 9 o'clock. What ever... My son is here, it was worth me waking up early... And then my day was like... A nice and long breakfast... going to see my mum ( she had just returned back from their summer house yesterday night)... Sending my husband off to Italy (weeks ago he had promised to come this week forgetting that it was a holiday period, although I objected to this a lot he couldn't cancel it)... Sarp's going and comming back to the house in the name of visiting his friends, his friend's comming ang going in order to visit him... and the day ended...

Benim sonbahar'la pek aram yoktur... Aslında bu mevsimdeki doğa'yı sevsem de yine de sonbahar karamsar ve hüzünlü gelir bana... Ve bu da dün bitirdiğim sonbahar ipad kılıfı... Sonbahar neşesi...

I don't like autumn much... I like the nature in this season but  still I percieve autumn to be a bit pessimistic and sad.... And this is the autumn ipad case that I'de finished yesterday...  Autumn joy...






22 Ekim 2012 Pazartesi

Nerden başlasam, nasıl anlatsam... - Where should I start, how should I explain

En son postumu yayınlayalı 2 ay olmuş... Tekne tatilimiz haricinde tatil yapmaya dahi fırsat bulamadığım yoğun bir yaz geldi, geçti... Oğlumu İstanbul da okuluna yerleştirdik. İlk ayrılık sürecini biraz zor geçirdim ama alışıyorum. Oğlumun da keyfi yerinde, okulunu, yurdunu, bölümünü seviyor,  ben de gittim gördüm ve çok hoşuma gitti, gördüklerim karşısında hani küçülsem de tekrar ben de okusam o okulda, ben de kalsam yurtta diye düşündüm bile... Tam bir öğrenci cenneti, inanılmaz medeni bir ortam...

It's been 2 months since my last post... An intense summer where we didn't even have a chance to go on a holiday except our boat trip has gone by... My son is now in his school in İstanbul. At first I had a hard time in adapting to him going but now I am getting used to it. He is happy, he liked his new school, his dorm, his department. I went to see it myself and loved it. I even wished to be smaller and start that school, stay in that dorm... It's a student heaven very civilized...

İstanbulda 15 gün kadar kaldım, hem oğlumu gördüm bir kaç kez, hemde arkadaşımla ve kuzenimle beraber olduk. Hatta bu 15 günün içerisinde bir yerlerde 3 günlüğüne Paris'e gittim geldim bile. Aslında bu Paris planımız neredeyse 6 ay öncesine dayanıyor. Bir arkadaşımla beraber kredi kartlarımızda biriken puanlarımızla "ya gidersek" mantığında uçak biletimizi almıştık, ucuz otel de bulunca atladık gittik. İkimizin de daha önce Paris'e gitmiş olduğumuz için bu gezideki çıkış noktamız minimum para sarf etmek oldu ve neredeyse tüm Paris'i yürüyerek gezdik... uzun süredir bu kadar çok yürümemişimdir herhalde, tabanlarımın ağrısı uzun süre geçmedi... Bir yeri yürüyerek gezmenin de keyfi çok farklı oluyor, insan her şeyi daha fazla algılıyor sanki...

I stayed in İstanbul for about 15 days, both to see my son and to be together with my cousin and friend. I even went to Paris for 3 days during my 15 day stay. Actually this Paris plan was a six month old plan. We'de used our credit card points to buy a plane ticket thinking that "maybe" we will go and when we found a reasonable priced hotel we hopped on the plane. As we both had been to Paris before we aimed to spend minimum money so we strolled around most of Paris on foot. I think that I hadn't walked that much since a long time. The ache of my feet didn't go away for a long time... But to stroll around on foot is something very pleasurable... it's as if you can percieve more of everything...

Bu süreçte çok fazla bir şey üretmeye fırsatım da olmadı doğrusu. Artık kışın gelmesi ile beraber daha üretken olurum sanırım. İşte koskoca yaz boyu yaptığım şeylerden bir tanesi...

During this long period I didn't have the chance to produce much. I thing I will be more productive as the winter has come. Here is something that I made during the long-long summer period. 



Ve de bu cüzdanın çantası...

And a bag to go with this wallet...








Paris ten bir kaç kare...

Çatı katlarına bayıldık...

Some Paris shots...

We loved the penthouses...







Belediyenin bisikletleri... muhtelif yerlerde bisiklet park yerleri var. Anladığımız kadarıyla kartınla alıyorsun bisikleti, işin bitince bir park yerine iade ediyorsun... Çok kullanan var...

The bicycles of the municipality... there are parking spots in various places... As we understood you grab a bicycle with your credit card and park it to one of the parking places when you are done... loads of people are using them...


Bayılırım bu arabalara, buradakiler hala çalışıyor...

Love these cars, the ones here are still working...


Bu ne diyorsanız... "aşkın kilidi" olduğuna kanaat ettik... sevgililer isim yazıp kilidi takıyorlar ve anahtarı nehre atıyorlar herhalde...

If you are thinking what this is...  we figured out that it was a "Love lock"... assumption is that lovers write their names on the lock, hang it on the bridge and throw the key in the river...



Tabii yorgunluk atmak, yemek te lazım...

Of course one needs to rest and eat...



Ve şarap içmesi... (bu arada Pariste şarap diğer içeceklerden daha ucuz)

And to drink wine... (by the way in Paris wine is cheaper then other drinks)