Cuma günü Gülnur'la Ulucanlar cezaevi'nin içerisinde yer alan sanat sokağına gitmeye niyetlendik. Orada bir cam atölyesi olduğunu duymuştuk. Cezaevinin kapatıldığını bilmekle beraber burasının bir müzeye dönüştürüldüğünü bilmiyorduk. Bunu gördüğümüzde ikimizde biraz tedirgin olmakla beraber yine de gezmeye karar verdik. Koğuşlar, tecrit odaları, zindanlar, orada yatmış olan siyasi suçluların resimleri, hayat hikayeleri, idam edilenler, darağacı... çok acıklı, çok hüzünlü, çok yazık... uzun süre unutamayacağım kesin...
Last Friday our intention was to visit the art street that is inside Ulucanlar prison. We'de heard about a glass studio there. Although we new that the prison was closed we weren't aware of the fact that it was transformed into a museum. When we saw this, although we felt a bit uncomfortable we still decided to visit it. Wards, isolating rooms, dark cells, pictures of political criminals, their life stories, ones that were hung, the gibbet... very trajic, very sad, such a shame... I certainly will not forget this for a long time...
Cezaevi gezimizi bitirdikten sonra bulduk sanat sokağını... Çay içmek iyi geldi ikimize de...
After we finished our prison tour we found the art street... we both felt better after our tea...
Aradığımız cam atölyesi... Cam yapımı kursları da veriliyor...
The glass studio that we were looking for... They provide glass training courses...
Cam boncuk yapma deneyimimiz...
Our glass bead making trial...
Yapmışım cam boncuğumu, gururla bakıyorum eserime...
I've made my bead, I'm looking at it with pride...
Sıra Gülnur da...
It's Gülnur's turn...
Eserim... (Benimkinin deliği kapandı; Gülnurun ki ise sopadan çıkartırken kırıldı)
My piece of art... (Mine ones hole closed, Gülnur's broke while taking of the stick)
Atölye Camdan...
Studio Camdan...
Eve dönme vakti, daha arabaya yürümemiz lazım, bilmediğimiz için park etmişiz alakasız ve uzak bir yere...
Time to go back home, we need to walk to the car, because we didn't know we'de parked it at a distant spot...