30 Nisan 2012 Pazartesi

kuşlu kalpli şirin çanta - Cute bag with a bird and a heart

Yazılı çeviri zahmetli geliyor bana, birde zaman bol olunca içimden mükkemmeliyetçi bir canavar çıkıyor, bu yüzden pek yapmam. Bu çeviri bana evvelki akşam bir arkadaşımdan geldi. Tam yatmak üzereydim, bir bakayım neymiş dedim. Açıp bakıncada 3-5 (kısa) sayfasını çeviridim ve yattım. Çeviri yaparken orijinalini silmem hiç, bitirdikten sonra okuyup tekrar kontrolünü yapabileyim diye. Sabah uyandım erken, açtım bilgisayarımı... birde ne göreyim, bütün dökümanın çevirisi yapılmış. Anlamadım ne olduğunu, şöyle bir göz attım doğru da görünüyor, ama benim yaptığım formatta değil, yani İngilizcesi yok sadece Türkçe çevirisi var. Size anlatamam ne kadar kafam karıştı, korktum, sanki biri bizim eve geldi, çeviriyi yaptı ve gitti... Çeviriyi gönderen arkadaşıma durumu anlattım. Dedim ki bilgisayar kendi kendine Türkçeye çevirmiş bile... Arkadaşım gülmeye başladı, meğer zaten Türkçeymiş orijinali, benim İngilizceye çevirmem gerekliymiş. Evvelki akşam ne kadar uykum vardıysa, yaptığım 3-5 sayfanın hangi dilden hangi dile olduğunu anlamadan yapmışım, gitmiş...

I find written translation exhausting and because the time is large a perfectionist monster comes out of me, so usually I don't prefer to do it. This translation came from a friend the night before yesterday. I was about to go to bed but I decided to have a look. When I opened it I translated 3-5 (short) pages and then went to bed. When I do written translation I don't erase the orijinal text so that I will be able to check it again. In the morning I woke up early, opened my computer...and...all the document had been translated. I couldn't understand whats happening, I had a quick look, it seemed ok but it wasn't in my format, English text was gone, only the Turkish tranlation was there. I was so confused, scared, it was like as if someone entered our house and did the translation and left. I told this to my friend who had sent the translation. I said, my computer translated all of the document to Türkish on its own. My friend started laughing, apparently its orijinal version turned out to be Turkish and needed to be translated to English. I should have been very sleepy on that night as I translated 3-5 pages without even realizing what language to what language translation I'm doing...

Bu da yeni yaptığım çantalardan biri. Kuşlu-kalpli şirin çanta...

This is one of my recent bags. Cutr bag with a bird-heart












29 Nisan 2012 Pazar

Fimo çalışmaları- Fimo work

Az geçmiş, çok geçmiş, nereden bakarsan bak yine de geçmiş. "Geçmişteki Fimo (Polimer kil) çalışmalarım".

Near past, distant past, what ever you see, still the past"My Fimo (Polimer clay) work from the past"

Cadı - the witch


Çiçek - Flower

Kalbim sende - My heart belongs to you

Kolye ucu - Pendant

KOlye ucu - Pendant

Kolye ucu - Pendant

kolye uçları - The pendants


28 Nisan 2012 Cumartesi

Drama katmak için düğmeye basın - Push the button to add drama.

Bugün havanın kapalı olmasından mıdır nedir pek bir şey üretme modunda olamadım gitti. Öğleden sonra atölyeme indim, 1 saat kadar oturdum ve baktım. Tamamlanması gereken işlerim var, sadece ütülenmesi gereken işlerim var, canım istemedi. Sonunda vazgeçtim, kendime tatil ilan ettim...
Arkadaşım bunu mail olarak yollamış, hoşuma gitti, bende paylaşıyorum sizlerle...

I don't know if it was because of the dull weather, I wasn't in a productive mode today. I was downstairs to my workshop, sat there for about an hour and looked. I had things I needed to complete, I have things that only need to be ironed to be complete, I didn't want to do anything. In the end I gave up and decided to give myself a day off.
My friend sent me this via email, I liked it so I'm sharing it with you...





http://techfleece.com/2012/04/11/push-the-button-to-add-drama/

27 Nisan 2012 Cuma

Öncesi/sonrası Plastik sandalye - Before/after Plastic chair

Bugün sizinle paylaşacağım konu bir "olmaz dediler oldu" konusu... Terasta duran ve kışın karı, yağmuru ve soğuğu yazın ise sıcağı ve güneşi, neredeyse 10 sene boyunca yiyen ama zamanında çok para vererek alınmış, hakikaten kalitesi yüksek (daha önce bu koşullara dayanamamış plastik sandalyelerimiz olduğu için böyle dedim) bir zamanlar yeşil olan ama zaman içerisinde kararıp, solan plastik sandalyelerimiz vardı.

The subject I'm going to share with you is a "they said it's not possible but it was" subject... I had plastic chairs in my terrace that were under the snow and rain during winter time, hot and sun during the summer time for almost 10 years. At the time, I had bought them at an relatively expensive price and they have a really good quality (I'm saying this because I had plastic chairs before that couldn't survive under these circumstances). Once they were green but they darkened and got pale in time. 

Bu konudaki "olmaz dediler oldu" kısmını ben aslında bundan yıllar önce (tam hatırlamıyorum ama 8-10sene olmuştur) tecrübe etmiştim. O zamanlar  yukarıda yazmış olduğum kötü koşullardan dolayı perişan olmuş bir plastik masa vardı bahçede. Kötü ve kalitesi düşük bir masaydı zaten ama yinede ben ona bir şans daha vermek isteyerek (birazda olurmu ki? merakı var tabii) önüme çıkan tüm boyacı, boya malzemecisi v.s. ye sordum. "Plastik nasıl boyanır?" Onlar dedi "Olmazz"... Ben dedim "Nedennn?"... onlar dedi "plastik boya tutmaz"..."Deneyeniniz varmı?"..."Yok, çünkü biliriz ki olmaz"... Ben dedim "denemeliyim"... Başladım masayı boyamaya, birde nasıl ve nereden kaynaklı bir güven varsa içimde olacağına dair afili boyuyorum, uğraşıyorum anlayacağınız. O dönem takmışım peçetelere , özellikle kazlı peçeteme, yine aynı cesaret, masanın muhtelif yerlerine birde güzel peçete transferi yaptım. Biz masayı yıllarca kullandık, birkaç kış boyu bahçede karın altında kalmasına rağmen boyaya hiçbir şey olmadı ama bir kaç sene sonra üzerine yapıştırdığım peçeteler kabarmaya başladı, sonunda çok korkunç bir görüntüye bürününce de bende attım.

The "they said it was not possible but it was" part was actually experienced by me years ago (I don't remember the exact date but it must have been 8-10 years). At that time I had a plastic table in the garden that had gone under the conditions that I've mentioned in the paragraph above. Although it was a poor quality table I still wanted to give it a second chance so I asked "How can I paint plastik?", they said "you can't"... I asked "why?"... they answered "plastic will not bond with paint"... "Has anyone tried?"... "No, because we all know that it won't happen"... to all the painters, paint suppliers so I said "I have to try... I started painting the table. I don't know why and how I had the confidence that it will work but I started painting it in a fancy mode. At that period I was obsessed about napkin tranfer so with the same confidence I started sticking napkins on top. We used the table for years. After staying in the garden for many years nothing happened to the paint but the napkins that I had put on top started to bloat and peel of. In the end when it reached a very horrible state I dumped it.

Dolayısıyla yıllar öncesinin tecrübesiyle ben yapısal olarak sapasağlam olan, sadece görüntüsü yıpranmış sandalyelerimi boyamaya karar verdim. Sandalyelerim böyleydi...

So I decided to paint my chairs that were durable in structure but had worn off in appeareance, with the experience that I had obtained years ago. My chairs were like this...



Böyle oldu...
Turned into this...


Nasıl yaptığımı merak edenler buradan bakabilirler...

 If you are curious on how I did this you can look here...

26 Nisan 2012 Perşembe

Mobilya da yaptım - I also made some furniture

Bugün aslında son günlerde yapmakta olduğum ama araya birçok şey girdiği için biteremediğim projemin 1.kısmını sabahtan bitirdim ama misafirim geldiğinden fotoğrafını gün ışığı varken çekemedim ve paylaşamıyorum. Karanlıkta çekilen flaşlı fotoğrafları sevmediğim için yarın sabahı bekliyorlar.

Today I actually finished the first part of my project that I wasn't able to complete for days as other things got in the way, but I can't share it as I had a guest so I couldn't take the picture in daylight. As I don't like pictures taken in the night with a flash they are waiting for tomorrow.

Bugün bir yayın dizisi yazmaya başlamak istiyorum. Bu dizinin adı "yapamazsın dediler, yaptım" ve "olmaz dediler, oldu" olacak. Bunun yazmamın sebebi ise bunu sen yapamazsın veya hiç yapmayı denemedikleri halde bu yapılamaz diyerek insanların moral bozucu olabileceklerini anlatmak. Bu tip işlerde ben hep eğer birileri böyle birşey yapabilmişse bende yapabilirim (yeterince güçlü, yetenekli, akıllı vs. yim) ve eğer birşeyi yapmak olanaksız deniyorsa, denemekten ne zarar gelir? Belki de yapılabilirdir, kimbilir? diye düşünürüm. Deneyime elbette saygım var fakat bu bir şeyi yapmaktan en azından yapmaya çalışmaktan gelmeli bu deneyim.

Today I want to start writing a series of posts and the name of my series would be "they said you can't do it but I did" & "they said it's it's not possible but it was". I'm writing this series because people can be demoralizing by saying you can't do this and that and also stating that things cannot be done even though they never tried to do so. In this line of work I always tend to think that, if there are people out there who can do it, that means I can do it also (I'm as strong, capable, clever etc. as those people)  and if something is told to be undoable whats the harm in trying? Maybe it is doable, who knows? I do respect experience though but that should come out of doing something, at least trying.

Başlamadan önce bu günümün küçük misafirini paylaşmak istiyorum. Arkadaşım Elif'in oğlu, sadece 10 aylık, inanılmaz sevimli ve mıncıklamalık, çok güleryüzlü, çok güzel. Bugün öğleden sonra hepimiz bahçedeydik...

Before starting I want to share my little guest of the day. He's my friend Elif's son, only 10 months old, so cuddly, so similey, so gorgeous. We were in the garden all afternoon...

Ben - Eren - Elif


Konumuza gelecek olursak ilk yayınım "yapamazsın dediler ama yaptım" olacak. Bu benim "0"dan yaptığım bir bahçe sediri ve sehpası. Bu projemi gerçekleştirmek için gerekli parçaları tek tek hesapladım çünkü onları evde kesmek istemiyordum ve zaten daha büyük bir parçayı taşımam da mümkğn olmayacaktı. Arabamın boy ve enini ölçmem gerekti ( o zamanlar arabam büyüktü) ve ona göre mobilyamın ebatlarını belirledim... Sonra Practiker e gittim ve tüm parçaları kestirdim, arabaya yükledim, eve döndüm, arabadan indirdim ve başladım boyamaya. Nedenini hatırlamıyorum ama birleştirmeden önce tüm parçaları boyadım. Bu mobilyayı terasımda kullanmak istediğim için boyadan önce tüm parçaların emprenyesini de yaptım. Boyadıktan sonra ahşap dokusu aleti ve rölyef pasta kullanarak üzerinde ahşap dokusunu oluşturdum. Sonra da peçete parçaları yapıştırdım ve terasten asla bu mobilyayı başka bir yere taşımayacağımı düşünerek oraya taşıdım ve orada monte ettim. Fakat zamanın birinde terası boşaltmamız gerekti o yüzden bu mobilya aşağıya kış bahçesine inmek zorunda kaldı ve çok ağır olduğu için de tekrar yukarı çıkamadı.
 
Comming to the subject, my first post will be, "they said you can't do it but I did". This is a garden sofa and a coffee table that I made from scratch. I calculated the pieces that I would need to make the project as I didn't want to have to cut them at home and I wouldn't be able to carry bigger pieces anyway. I had to measure the length and width of my car (at that time I had a big car) and determine the size of my furniture accordingly... Then I went to Practiker to have all the pieces cut (MDF) and loaded them to the car, head back home, load them off the car and start painting. I don't know why but I painted all the pieces before assembly. As I wanted to use the furniture in the terrace outside I impregnated all the pieces before painting them. After painting I used a wood graining tool and relief paste to make the texture. Then I added some napkin pieces and assembled them in the terrace thinking that I will never move the furniture from there. But at a certain point in time, we needed to empty the terrace so my furniture went down to my winter garden and as it very heavy couldn't go back up again. 


Koltuk - Sofa

Bu arada koltuğun da sehpanın da altı sandıklı...

By the way the sofa  and the coffee table has storage beneath...

Sehpa - Coffee table

Sandık kısmı - The storage part

Sehpanın kapak açık hali - Coffee table door lid open

Sandık kısmı koltukta da aynı. Üstünü boşaltıp koltuğun sandık kısmının resmini çekmeye üşendim.

The storage part is the same in the sofa. I was too lazy to empty the top and open the lid that's why there's no picture of the storage in the sofa. 
 
Ve bana sen yapamazsın demişlerdi...

And they had told me that I wouldn't be able to do it...


25 Nisan 2012 Çarşamba

ipad kılıfı 3 - ipad case 3

Bugün günümü yine boya yaparak geçirdim ama henüz bitmedi, bitince paylaşacağım, ve ne boyadım? işte o sürprizzzz.... Akşam da bir arkadaşımla yemeğe gittik. Benimki de "ekmek bulamıyorsan pasta ye" hesabı, evde yemek yoksa, dışarıda ye gibi oldu. Bu arkadaşım, kocamın briç ortağı, her salı beraber briç oynuyorlar. Bende bir sene boyu briç kursuna gittim ama oynayacak cesaretim hiç yok. Zaten kursu bıraktım, hiç bir şey hatırlamıyorum. Öyle çok kural var ki. Kursta tabii kolay, karşıdaki ne diyor anlamak için aç defterini bak, ama oynamak... yok o beni aşıyor, o kadar cesur değilim ben. Sanırım genç yaşta öğrenilecek bir oyun bu, ben 40 lı yaşlarımın ortasında bir yerde öğrenmeye kalkışınca adapte olamadım, gitti., Neyse... bende koca yok, onda ortak kayıp, biz de dışarıda yedik içtik... Bir arkadaşımız daha katıldı sonradan, pek keyifli oldu...
Bugün önceki günlerde yapmış olduğum bir başka ipad kılıfı paylaşacağım. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Today, again I spent my day on painting something but couldn't finish it, when finished I will share. And what did I paint? and that will be a surprise... We went out with a friend for dinner. It's like "if you can't find bread to eat, eat a cake" kind of thing, if there's nothing left to eat in the house go outside to eat. This friend of mine is my husbands bridges partner, they play the game every Tuesday. I went to a bridges course for one year but I still don't have any courage to play. I left the course and I don't remember anything. There are so many rules. It's easy in the course, when your partner talks, open your notebook and look, but playing... no, that's something bigger then me, I'm not that brave. I think this is a game that one should learn in the early ages, when I started to learn it, in the middle of my 40's I couldn't adapt. What ever... I don't have a husband and my friend's partner is missing, so we were out dining and wining... Another friend joined us later on, it was good fun...
Today I will share another ipad case, that I did in the previous days. What do think of it?




24 Nisan 2012 Salı

İpad çantası 2- İpad case 2

Şu sıralar farklı bir hayat düzeninde yaşıyorum. Eşim epeydir yurt dışında, oğlum da büyüdü, pek takılmıyor eve ve ben yıllardan sonra ilk kez bir kendi-kendimelik yaşıyorum. Eşim eskiden de uzun süreli giderdi yurt dışına ama o gittiği seferlerde hayat hep normal akmak zorundaydı, oğlum küçüktü. Şimdi öyle bir durumum oldu ki, salon yaptığım eşyalarla dolup taştı, evde yiyecek bir şey kalmadı yada varsa da ben üşeniyorum pişirmeye, üşenmekten ziyade kendimi öyle bir kaptırıyorum ki yaptığım işlere çok acıktığımı fark ettiğimde artık bir şey pişirmeye halim olmuyor, hızlı çözüm üretiyorum. Dün, sonunda geçtiğimiz senelerde aldığım bir zayıflama besini buldum evde. Bu toz bir malzeme, süte karıştırıp içiyorsun. Geçmişte bunu satın aldıktan sonra çok sağlıklı bir şey olmadığına kanaat ederek atmıştım bir köşeye. Ne demişler, sakla samanı gelir zamanı, geldi işte. Çok acıktığımda karıştırıp içiyorum, fena da değil, açlığımı gideriyor. Ama bugün annem yemeğe çağırdı, aman bir hoşuma gitti normal yemek yemek...
Bugün çanta yapasım vardı, bende günümü bu çantayı yaparak geçirdim. ipad çantam. Aslında benim ipad'im yok ama ipad çantası talebim var.  Zaten ev cüzdan-çanta doldu taşmaya başladı, yap yap nereye kadar, bari işe yarasınlar, satışa başlayayım diyorum, hazır talep varmış gibi görünüyorken ipad çantasında başlayayım dedim.

Nowadays I'm living a different life style. My husband is abroad, my son has grown up and is not comming home much and I'm living a "being on my own" for the firt time in years. My husband used to go abroad for long periods in the old times but in those times my son was little so life had to continiue as it is. Now I'm in a state where my living room is piled up with the things that I made, I have little left in the house to eat, even if I have I'm too lazy to cook, even if I'm not lazy I get so drifted in doing my work so when I realize I'm hungry I am far away from the cooking state so I chose a quick solution. Yesterday I found a diet powder that I had bought in the previous years. This powder is mixed with milk. After I had bought it in the past I had decided that it was not a healthy thing, so I had put it shoved it away. As they say keep it for a rainy day. When I'm terribly hungry, I just mix and drink it. It's not bad, it takes away my hunger. But today my mum called me for dinner, I was very pleased to have a normal meal.
Today I wanted to make a bag so I spent my day making this, my ipad case. Actually I don't have an ipad but there seems to be some demand on them. Besides the house is welling up with wallets and bags, what would I do with them all. So I thought I would make use of them, I will start selling them... I thought I would start with ipad cases as there seems to be a demand on them...






23 Nisan 2012 Pazartesi

Kuşlu çanta - Bag with bird

Yarın sabah oğlum üniversite sınavına giriyor, yüreğim pır-pır. Birazda orada yanlarında değilim diye vicdan azabı çekiyorum, kendimi hayal ettiğim bir şeyi elimden kaçırmış gibi hissediyorum. Hep oğlum bu sınava girdiğinde onu okulun bahçesinde beklemekle ilgili bir hayalim vardı. Kısmet değilmiş, naapalım, sağlık olsun. Onunla ilgili bütün dileğim kendini mutlu hissetmesi, aldığı sonuçtan tatmin olması, hayırlısını istiyorum kısaca. Yaşım ilerledikçe, bu hayırlısı kelimesini de pek sever oldum...
Bu aşağıdaki çanta da İstanbul'a yola çıkmadan önceki gün bitirmeyi başardığım bir çanta. İstanbul'a bununla geldim, pek rahat ettim. Hem çapraz asılıyor, hemde omuzuna asmak için sapını kısaltabiliyorsun. Aşağıdaki resimler de her iki kullanım şekli de yer alıyor... Birde gizli bir cep telefonu bölmesi var çantanın sapının altında, ama resimlerde görünmüyor. Adı üstünde, gizli işte...

Tomorrow morning my son will be entering the university exam, I'm excited. I'm also feeling a bit guilty for not being together with them. I feel as if I've missed something that I've dreamed of. I always had dreamed of waiting my son outside in the school backyard while he was doing his exam. I guess it was not meant to be that way. 
Considering him, I only want him to feel happy and content of the outcome he achieves. 
This bag below is one that I managed to finish just before my trip to İstanbul. I came here with this bag and found it to be very comfotable. You can either use it as a hipster bag or a shoulder bag by shortening the strap. I showed both ways for usage in the pictures below. And, it has a secret section for a mobile phone which is hidden under the strap but it's not visable in the pictures. I told you it was secret...  




Bu da iç detayları... Tüm çanta boyutunda kocaman bir fermuarlı iç göz, çanta sapının altında gizli göz, mıknatıslı kapama...

And this is the details of the inside... A big zippered section that is the same size as the bag itself, a secret section under the handle, magnetic closure...



Şezlonglarım - My Chaise lounges

O kumaşı hakikaten kullanmaya kıyamadım, ama yine de benzer bir şey yapmaktan da kendimi alamadım. Aslında ilk projede tamamen o naylonlardan kurtulmak vardı aklımda ama sonra düşündüm ki çok sağlamlar. Kumaş yaparsam esneme ve yırtılma ihtimali olacak. O yüzden üzerilerine kaplama yaptım. İçine yumuşak ve pofuduk olsun diye biraz da elyaf kattım. Gerçi gergin bir şey yapsaydım belki de daha güzel olacaktı, bu sanki düz bir kumaşı üzerine sermişim gibi oldu. Ama hiiçç düzeltesim yok....

I really didn't have the heart to use that fabric for the chaise lounges but in end couldn't make myself to do something different. Initially my aim was to get rid of those nylons but aferwards I thought that they are very rigid. If I make them with fabric it may stretch or get torn. So I made a cover instead. I put some fiber inside so that they are fluffy and soft. But I think if I had done something tight it would have been better, this looks as if I layed some fabric on it. But I don't feel like correcting them... 



ÖNCESİ - BEFORE


SONRASI - AFTER


Bunlarda komşumun çiçekleri. Öyle güzel duruyorlar ki bir arada. O da bahçesindeki çimleri yeniliyor, o yüzden toprak var geri planda. Aslında bizim bahçenin çimleri de berbat durumda, sanırım bizimde yapmamız gerekiyor aynı işi ama hiç gözüm kesmiyor bu yenilenmeyi. Ben en iyisi bu senede çimler canlansın diye dilekte bulunayım...

And these are my neighbours flowers. They look very pretty all together. She is renewing the grass in her garden, thats why there is only soil in the background. In fact our grass is in a terrible state, I think we need to do the same thing but I don't have the nerve for this. I think I will stick on to wishing that my grass wakes up this summer. 



22 Nisan 2012 Pazar

Bu ne olmalı? What should this be?

Şu sıralar dış mekanımı güzelleştirmek peşindeyim, yaz geliyor ya... Bahçede atık vaziyette duran 2 adet şezlongum vardı. Dün itibariyle onlara takıldım. Üzerlerinde renkli naylon bir kumaş var. Aslında kumaş denemez düpedüz naylon. Yıllar itibariyle rengi solmuş naylonlar. Onlara kılıf dikiyim dedim, ama baktım ki hangi kumaştan yaparsam yapayım kumaşımı tüketecek, hatta birçok kumaş ın boyutları yetmeyecekti bile. Bende yaptığım işlerden arta kalan kumaşları değerlendireyim dedim ve hepsini aynı ebatlarda keserek birleştirdim. Sonrada ortaya çıkanı o kadar beğendim ki kıyamadım şezlong larda kullanmaya. Sehpamın üstüne yaydım ve neye dönüştüreyim diye düşünüp duruyorum. Varmı fikri olan?

Nowadays I'm going after beautifying my outdoor space, summer is comming... I had 2 chaise lounges dumped in the garden . As of yesterday I set my mind on them. They had a colored nylon fabric. In fact it can't be called as fabric, it was just nylon. Nylons that had faded in color throughout the years. I decided to sew a cover for them but realized that I will run out of the fabric I use and in fact most of my fabrics were not enough for it's sizes. So I thought of using the leftovers of my fabrics and after cutting them in the same size sew them together. I loved the outcome so much that I don't have the heart to use it on my chaise lounges. I spread it on my coffee table and I am thinking what to do out of it. Is there anyone with an idea?





21 Nisan 2012 Cumartesi

Sadece "sonrası" - Only "the after"

SONRASI - AFTER
97 yılında bu eve taşınırken eski görünüşlü koyu ahşap renkli mobilyaları pek seviyordum, o yüzden evdeki tüm mobilyayı koyu ahşap rengi seçmiştim. Perde ve aksesuar bulmak için Samanpazarı, çıkrıkçılar.... gezip dururken bu sandalyelere denk geldim. Satan kişi bu "rejisör koltuğu dur" demişti, ve ben bayılmıştım bu eski koltuklara. Çok eski, delik deşik ahşaptandı ama ben bunları almalıydım ve aldım. Tabii boyandı, revize edildi koyu bir ahşap rengi olarak eve geldi. Yıllar geçti koltuklar sarardı, soldu ve çok eskidi...Bu biirrr....

When we were moving into this house in year 97, I used to love dark wood colored and old looking furniture so I choose all my furniture in this color. To find curtains and accessories I wondered around  Samanpazarı, Çikrıkçılar area... and came across these chairs.  The seller had told me it was a "directors chair" and and I loved them. They were very old, with a lot of small holes but I had to buy them and I did. Of course it was stained and fixed, and it landed in my house in it's dark wood color. Years passed by, the color of the chaires faded ... that's oneee... 


İkea Ankaraya ilk açıldığında bu kumaşı görüp vuruldum. Ne yapacağımla ilgili hiçbir fikrim olmaksızın aldım metrelerce bu kumaştan. Önce tutturdum yemek masasının sandalyelerini kaplıycam, perde de yaparım v.s diye ama eşim "çok yazlık eve benzemezmi?" diyince hak verdim ve yapmadım. Ama tüm kış boyu kumaşla bakıştık durduk. Bu da ikiii....

When İkea first opened in Ankara, I saw this fabric and fell in love with it. Although I had no idea what I was going to do with it, I bought meters of this  fabric. Initially I insisted that I will cover my dining room chairs with it but when my husband said "wouldn't this look like a summer house?"  I agreed with him and I decided not to do so. But this winter long, this fabric and I were in eye to eye contact... That's twoooo....

Sehpa mı boyarken ve boyanın iyice kurumasını beklerken aklım bu sandalyeler geldi. Koştum, buldum ve onları da beyaza boyamaya başladım. Dün ve evvelki gün fırtınalı-yağmurlu olunca ve açık havada boya işime ara vermek zorunda kalınca kılıflarını da yenilemem gerektiğine kanaat ederek bu şahane kumaşımın bir kısmını burada değerlendirdim. 
Bu arada "öncesi" nin resimlerini çekmeyi unutmuşum... pardon....

While I was staining my coffee table and had to wait for the paint to dry properly these chairs came to my mind. I rushed to find them and painted them white also. Yesterday and the day before as the weather was rainy and stormy I had to stop my painting work that I was doing in the open air so I decided that I would renew their covers and I made use of  some of this this marvelous fabric here. 
By the way I forgot to take their "before" photo's... sorry...

Ve bahçede kullanılmaya hazırlar...

And they are ready to be used in the garden...




20 Nisan 2012 Cuma

Öncesi/sonrası (sehpa) - Before/after (coffee table)

Yaşasın sonunda ben de bir öncesi-sonrası yazısı yazabileceğim. Aslında evde o kadar çok var ki öncesi-sonrası eşya, ama ne var ki öncesine dair fotoğrafları yok...  En son 2011 Ekim de yemek sandalyelerimi boyarken hava öyle bir soğudu ki ani tarafından, bu sehpayı yapamamış  yapmak için ilkbaharı bekleme kararı vermiştim. Ve işte o gün geldi....

I'm so happy that in the end I can make a Before-After post. In fact I have loads of before-after stuff in my house but unfortunately I don't have any before pictures of them... In October 2011, while I was painting my dining chairs suddenly the weather got so cold that I wasn't able to paint this coffee table and had decided to wait for spring to come. And now, it's that day...

Ve işte hasarlı sehpam. Daha yeniydi biz eve sistire-cila yaptırmaya karar verdik. Tüm eşyalar çıktı balkona... yazın ortası, güneş kavuruyor. Hiçbir eşyaya bir şey olmazken bu sehpanın kaplamaları kavladı.... sonra oğlum (3-4 yaşlarında) resim yaparken bu sehpanın üzerinde, yapmak istediği resim kağıttan büyük olunca, resmini sehpada da devam ettirdi.

Here is my damaged coffee table. It was new when we decided to have the floors sanded and waxed. All the furniture was moved to the balcony... middle of the summer, sun is burning. This coffee tables veneer started to flake while nothing happened to any of the other furniture... then my son (3-4 years old), while painting a picture on this table continiued his picture on the table as the picture he  had in mind was bigger then the paper itself.

ÖNCESİ - BEFORE




SONRASI - AFTER



Yapım aşamalarını görmek isterseniz buradan buyrun....

If you want to see the process you are welcome here...

17 Nisan 2012 Salı

Mimlendim, mimliyorum, mimleyeceğim...

İlk kez başıma geldi bu "Mim"lenme durumu. Arada bazı bloglarda görüyordum ama pek ilgilenmemiştim açıkcası. Bugün "Redrumblefish" yazdığı yorumun sonuna beni "mim"lediğini yazmış. Önce anlamadım ve yanlış okudum, yanlış anladım sandım ve bloguna gittim. Orada da görünce anladım sonunda "mim"lendiğimi. E madem "mim"lendik, yapalım o zaman gereğini... Tabii ben ne yapmam gerektiğini de bilemediğim için sordum "Redrumblefish"e, sağolsun cevaplamış, şimdi bu cevaptaki yönergelere uyarak "mim" görevimi yerine getiriyorum. Bu arada "Redrumblefish"e de buradan kocaman sevgiler...



Yönerge 1; soruları kopyala ve cevapla...


1) Mesleğin seni mutlu ediyor mu? 
Hayır etmiyor, zaten de yapmayalı uzun zaman oldu.

2) Dilediğin meslek miydi? 
Dilemekten ne kastettiğimize bağlı. Üniversiteye girerken 1. tercihim di. Ama bu tercihi yapmamın sebebi bir anlamda moda olmasıydı. İlk tercihim bu olmasına rağmen hep 1. tercihim olmasın 2. si olsun dilemiştim içten içe. Hatta o kadar komikti ki dilek listem; 1 olmasın 2 olsun, 2 de olmazsa 3-4 hiç olmasın 5 olsun, oda olmadı 6 yı boşver 7 olsun gibi... Şimdi düşündüğümde 17 yaşımdayken zekiydim, başarılıydım ama pekte akıllı biri değilmişim.

3) Yalnız mı ilişkide yaşamayı mı tercih ediyorsun?
Kızgınlık sonucu tersini iddia ettiğim zamanların varlığına rağmen, ilişkide...

4) Tatsız durumlardan kaçınmak için yalan söyler misin, dürüst ol?
Yalanın pembesi, beyazı olmaz diyenlerdenim ama bazen "beyaz yalan" ın büyüsüne kapılabiliyorum. Gerçi çoğunlukla o kadar rahatsız oluyorum ki, doğruyu itiraf etmem pek uzun zaman almıyor...

5) Yabancı bir dil konuşuyor musun? 
Evet İngilizce konuşuyorum. Çocukluğumun bir dönemi İngiltere de geçti...

6) Rüyandaki evde oturuyor musun? Taşınmak veye yurt dışına gitmek istiyor musun?
En sevdiğim şey sıkça taşınmaktır, yani değişiklik yapmak. Zaten rüyamdaki evde oturmam pek de mümkün değil çünkü sürekli rüyamı bile revize ediyorum. Bu konudaki tek değişmeyenim ise kocaman-kocaman pencereleri olan bir ev olması

7) Mobilya değiştirmeyi sever misin?
Bayılırım. Sürekli değiştirmek isterim. Param varsa ne ala, ya yoksa? Mobilyaları boyayarak rengini değiştiririm. Vaktim de yoksa bunu yapmaya, yerlerini değiştirerek kocamı sinir ederim... (Şu an evimizde neredeyse tüm mobilyaların rengi en az 1 kere değişti) Birkaç gündür olan sessizliğimin sebebi de bu zaten. Hava açtı, benim mobilya rengi değiştirme mevsimim geldi, harıl harıl boya yapıyorum, yakında paylaşacağım.

8) Çevreye, hayvan korumaya hiç katkın var mı?
Çöpleri çöp kutusuna atarım yere değil. Yazın gittiğim plajlardan ayrılırken kendi çöplerimi koyduğum poşetin içerisine etrafımdaki "diğer insanlar"ın bıraktıkları çöp ve izmaritleri toplarım. Deterjanı mümkün olduğunca az kullanırım veya doğaya zararı olmadığı ifade edilen ürünleri tercih ederim, su tüketimime çok dikkat ederim v.s. yani normal vatandaşın yada normal bir insanın zaten yapması gerekenlerdir benim yaptıklarım.   
9) Televizyon ve filmleri sever misin?
Film seyretmeyi çok severim. Televizyonu çok nadiren açarım. Seyretmek istediğim bir şey varsa açar seyreder bitince de kapatırım. Genellikle televizyondan ziyade internetten yada DVD den bir şeyler seyretmeyi tercih ederim.
 
10) Bırakmak istemediğin kötü huyların var mı?
Bırakmaktan ziyade sigara ya hiç başlamamış olmayı isterdim. Keyifli ortamlarda 1-2 tane içip sonrada hiç içmeyen insanlara özeniyorum.

11) Loto veya benzeri şans oyunu oynarmısın?
Çok ender, eğer karşıma kendiliğinden çıkarsa oynarım.
 
Yönerge 2; Ödüllendirmek istediğin blogları mimle...

Ödüllediklerim:)

Şimdi herkese onları "mim"lediğimi duyurdum tek tek. Artık boya işime devam etmemin vaktidir. Herkese mutlu günler...

10 Nisan 2012 Salı

Lacivert çanta - Dark blue tote

En sonunda bitirmeyi başardım. Günlerdir bu çantayla uğraşıyordum. O kadar çok şey girdi ki araya, tam yapmaya konsantre olmuşken bırakmak zorunda kaldım defalarca. Çantada kullandığım lacivert kumaşı yeni almıştım. Diğer kumaşlarımdan farklı olduğu için kumaşla birbirimizi tanımamız biraz zamanımı aldı v.s., ama bitti sonunda. Bu çantayı aslında çok sevdiğim bir arkadaşıma yaş günü hediyesi olarak yaptım. Uzun zamandır ona bir şey yapmayı zaten çok istiyordum, yaş günü vesile oldu. Bana yaptığım çanta-cüzdan işlerinde o kadar çok manevi destek verdi ki, gün oldu bana eksik kumaşlarımı-malzemelerimi taşıdı ta nerelerden.  İyi ki doğdun arkadaşım, umarım beğenmişsindir çantanı...

In the end I managed to finish it. I've been struggling with this bag for days. Whenever concentrated in doing this bag I had to stop many times as many things came in the way. The fabric that I used was recently bought. As it was different then the other fabric that I was used to sewing we had to spend some time to know each other. etc., but in the end it has finished. I actually made this bag for a belowed friend as a birthday present. It's been a long time since I've been wanting to make something for her anyhow, so this birthday was a good opportunity She has given me such a big moral support in my wallets & bags, there were days that she even carried my fabrics and materials from distant places.  I'm glad that you're born and I hope you liked your tote.