27 Temmuz 2012 Cuma

Beklenen hafta -The expected week


Biz 10 senedir aynı (aslında 3 aile sabittir, geri kalan 2 aile değişken) arkadaş grubumuzla mavi yolculuk yaparız. Bu mavi yolculuklarımız ile ilgili değişmezlerimiz vardır. Mesela yıl boyu muhtelif kereler toplanılır, hangi tarihte hangi tekneyle çıkacağımız görüşülür ama bir karara varılamadan konu dağılır ve hoş bir akşam geçirilerek eve geri dönülür... yaz gelir.. bir panik başlar... eyvah teknesiz kaldık... en sonunda biri çıkar bir tarih ilan eder, gelen gelsin, gelemeyen de gelmesin naapalım der... herkes işini organize eder ve gelir... tekneler aranmaya başlar... onların boş tarihlerine göre tekrar tarih revizyonu yapılır... Tekne ritüelimiz böyle başlar işte...
For 10 years we've been going out for a blue trip with our same (actually 3 families are permanant, the other 2 families change) group of friends. We have constants about our blue trips. For examle we meet several times during the year in order to decide our trip date and the boat that we want to go with  but always depart after a pleasant evening, without any decision made... Summer comes... a panic starts... we don't have a boat... In the end someone states a date and say's "ones who can come at those dates will come but ones who can't won't come, what else can we do?"... everybody organises his or her work and comes... We start looking out for a boat... our date changes according to their schedules... Our boat ritual starts like this... 

Televizyon çekiminden sonraki hafta tekne haftamız'dı. Tekneye gitmek için bavul hazırlanması da farklı olur... kıyafet yok, ayakkabı yok, sadece mayo, 1-2 t-shirt, uyku tulumları, oyunlar (bunlar tabii evde kaybolmuş olurlar,aranması ve bulunması gereklidir), ihtimal dahilindeki ilaçlar... İstanbul'dan acel acele dönüşümün sebeplerinden biri de buydu. Uyku tulumları nerede acaba? Ya oyunlar... Hangi ilaçları almalıyım?
The week after my TVshooting was our boat week. The baggage preperation for a boat is different. No cloths, no shoes, only swimming suits, 1-2 tshirts, sleeping bags, games (Of course you have to search were they are as they get lost somewhere in the house), medication that we may need... One of the reasons of my quick return back from İstanbul was this. Where are the sleeping bags? The games.. What medication should I take with me?

Tekneye bindikten sonraki ritüelimiz de hep aynıdır.  Her gittiğimiz koy, dünyanın en güzel koyudur ayrılmak istemeyiz ama ne hikmetse sabah uyandığımızda dünyanın en pis denizli koyu olduğuna karar verilir ve apar topar oradan başka bir yere gidilir... Her gece denize girilir, biri denize atar kendini, herkes yakamoz var mı? diye sorar, cevap değişmez hiç "evet var, hemde çok", bu cevabı alan denize atar kendini...
Once we hop on the boat our rituals are the same. Every bay that we go is the best place on earth, we don't want to depart but I don't know what hapens when we wake up in the morning we find the same place to have the dirtiest sea ever and we immediatly take off... Every night we swim. One of us jumps in the sea, everybody asks "are there any phosphoroscences in the sea?". The answer is always the same "Yes there are, lots" Everybody who hears this answer jumps in the water...

Ben yakamozu geceleyin denizin üstünde ayın yansıttığı pırıltılar sanırdım eskiden. Bu mavi yolculuklarımızın 2. veya 3. senesinde biraz ferahlamak, biraz da ayılmak isteyen eşim denize girmişti...bir çığlık yükseldi denizden... "bu denizin içindeki ışıklar hakikaten var mı? yoksa ben mi çok içtim, lütfen ayık biri atlasın, baksın" Hemen arkadaşlarımızdan birinin oğlu da girdi ve eşimin gördüklerini teyid etti. Hepimiz ilk o gece denize girdik... Hatta ben uyuyan 10 yaşındaki oğlumu uyandırıp denize soktum o da görsün diye. Sandım ki o geceye has bir şey bu... Sonradan anladık ışık olmayan her yerde, her zaman yakamoz görebiliyorsun denizin içinde. Bu öyle bir şey ki, suyun içinde ayaklarını, elini kımıldatıyorsun, binlerce yıldız fışkırıyor. Ay ışığı bile bunu görmene engel oluyor. Zaten bunu keşfettiğimiz tarihten sonra bir de hayatımıza bu yolculuk için mehtap sız bir hafta seçme kriteri geldi.
I always had thought phosphoroscences to be the moon shining on the sea. In our second or third blue trips my husband had jumped into the sea to sober up and to refresh a little... There was a scream from the sea... "Are the sparkles that I see real or am I too drunk? Please somecome sober come here nd have a look" One of our friends son jumped in and confirmed the things that my husband had seen. We all were in the sea that night... I even woke up my 10 year old son who was sleeping and made him swim so that he can also see them. I'de thought it was a one night only thing.... Then we understood. When there's no light at all you can always see phosphoroscences inside the sea. This is something like when you move your feet and arms under the water thousands of stars start blowing out. Even the moonlight can be an obstacle for you to see them. Whenever we discovered this we had a new criteria so as to choose a week that there is no full moon.

Hiç kimse istemez kamara da yatmayı, hepimiz boncuk gibi sıralanırız güverteye uyku tulumarımızla beraber. Sabah 5-6... güneşin doğması ile uyanılır. Bazı ısrarcı arkadaşlar 7-8 e kadar güneşin altında uyumayı başarır (ben onlardan biriyim) . Teknenin arkasındaki kahvaltı masasına ilerlerken denize atlanır duş niyetine... İşte bu da benim bir diğer mazeretim dir.
Nobody wants to sleep in the cabins so we all line up with our sleeping bags on the deck. You have to wake up with the sun rise. 5-6 in the morning. Some insistant friends can sleep under the burning sun till 7-8.(I'M one of them). While moving to the breakfast table on the rear of the boat you jump in the water with the intention of a morning shower... And this is my other excuse....

Tekne için çantamı toparlamaya çalışırken aklıma geldi bu. Seyahate çıkarken iç çamaşırları yada mayolar için hep temiz torba ararım evde... Ve hoşuma gitmez naylon torbaların içine onları koymak. Kendime bir tane çamaşır torbası yaptım...
This came to my mind while I was packing up for the boat. I always search out for a cleen plastic bag for my underwear or swimming costumes when I need to go on a trip... And I don't like putting them in plastic bags. So I made myself an underwear bag...








19 yorum:

  1. çamaşır torbanda çok güzel olmnuş ellerine sağlık ama ben asıl yakamoza takıldım. Bende hep ay ışığı ile ilgili diye biliyordum. İlginç geldi şimdi bana... Çok güzel bir hafta olmuş anladığım kadarı ile. Hoşgeldin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de öyle sanıyordum, gerçi ona da yakamoz deniyor ama bu bambaşka, sihirli görüntülü bir şey. Sevgiler

      Sil
  2. bayıldım ben bu torbaya...üzerinde ki işleme çok güldürdü beni...ellerine sağlık arkadaşım,öpüyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanki torbayı görünce anlamak mümkün değilmiş gibi ne torbası olduğunu üzerine işlemek çok akıllı bir fikir olmuş değil mi?

      Sil
    2. kesinlikle :) sanırım ben de o fikre bayıldım zaten..aklınla bin yaşa nilüfercim

      Sil
  3. Oyyy çok sevimli olmuuuş :) benim de hiç içime sinmiyor gerçekten naylon torbalara koymak çamaşırları seyahate çıkarken, iyi fikir bu,hemen uygulamaya koymalı. Geziler de harikaymış, Bir kaç kare paylaşın bari biz de görelim :) sevgileeer :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dün aslında denedim bir resim paylaşmayı bu postun altında blogger hata verdi, sebebini anlayamadım... Aslında işin doğrusu o resim haricinde de resim hiç yok elim de, unutmuşuz resim çekmeyi. Bu da bir klasiktir gerçi, her yıl unutur sonrada neden çekmedik diye düşünür dururuz... Sevgiler

      Sil
  4. Hamaratlar çamaşır torbasını kendi yapar,tembeller English home'den satın alır :P Bak şimdi o kadar güzel anlatınca fotoğraf görmek istedim ben şimdi Mavi Yolculuk'tan. Dünkü postunda İstanbul ziyaretin vardı ama o kadar acele okudum ki pek anlayamadım bir şeyleri kaçırmışım galiba. TV' de proğrama çıktın bize haber vermedin gibi geldi bana :) Sevgiler canım ,her günün tatil tadında olsun!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nilgüncüm, ben de çamaşır torbasını kendi keşfim sanmıştım, eğer görmüş olsaydım English home da, bende almış olurdum kesin...Maalesef ben fotoğraf çekme konusunda çok özürlüyüm, hiç çekmemişim. 1 tane var oda dün koymaya kalktım blogger hata verdi, kitlendi. Artık arkadaşlardan geldikçe resimler onları paylaşırım. Tv canlı yayın değil, sadece çekim yapıldı, yayınlanacağı zaman haber verecekler, bende buradan haber veririm size... kocaman sevgiler...

      Sil
  5. Yakamoz aslında tek hücreli bir canlı, çarptığınızda ışık saçıyorlar, gerçekten büyüleyici bir görüntü oluşuyor. Çamaşır torbası harika olmuş ellerine sağlık, ayrıca iyi tatiller dilerim, sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tek hücreli canlı olduğunu biliyordum da, ışık vurunca ışıldıyor sanıyordum. Çarpınca ışıldadığını öğrenmek biraz geç bir keşif oldu, tesadüfi bir deneyimle öğrendik hepimiz... Sevgiler

      Sil
  6. merhaba nilüfer hanım,ben doktor Vildan, sizin özellikle çantalarınızın hem hayranıyım,hem de yazılarınızı okumaya bayılıyorum,bu verdiğiniz ara boyunca kendimi hergün blogunuza girip acaba bugün geldi mi diye bakar buldum.Yorum yazacak pek vaktim yok ama kaşla göz arasında blogunuzu ve diğer blogları da ziyaret ediyorum. O kadar heveslendim ki en basitinden bir dikiş makinesi alıp,sizlerden gördüğüm kadarıyla küçük bir çanta bile yaptım.En son çantanız da diğer çantalarınız gibi tam tarzım.Çantalarınızda beni heyecanlandıran yapıldığı kumaş renkleri ve üzerindeki kurgular,bende tam böyle şeyler yapmak isterim. Çamaşır torbasına bayıldım,işlevsel ve aynı zamanda eğlenceli de olursa hayat da renklenmiş olmaz mı?Yeni tasarımlarınızı merakla bekliyorum(Hafiften kıskanmıyor da değilim)Sevgiler:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vildan hanım hoş geldiniz, yada zaten geliyormuşunuz da benim haberim olmuyormuş. Samimiyetle yazılmış, güzel ve beni çok mutlu eden yorumunuz için çok teşekkür ederim. Çantaların yapılışı ile ilgili sormak istediğiniz sorular olursa lütfen çekinmeyin, mail adresime yazabilirsiniz... Eğlenceli şeyler hayatımızı renklendirirken, renkler de hayatımıza eğlenceli bir hava katıyor bence. Bloguma uğradığınızda ara sıra bir merhaba diyecek vaktiniz olursa ne güzel olur, ben de sizi selamlamaktan keyif alırım... Sevgiler

      Sil
  7. Nilüfer'ciğim güle güle git tekne gezinize.Bende resim isterim.Biz hiç denemedik böyle geziyi.En azından bilgileniriz.Yakamozu duyardım,ışıltılar diye...Ama bu kadar ayrıntıyı bilmiyordum.Galiba gece denize girmekten korktuğum için bunu es geçmişim.Çanta çok güzel olmuş.Bende deniyeceğim,heveslendim.Teşekkürler,sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biz gittik geri geldik bile ama maalesef hiç fotoğraf çekmemişim ben yine her zaman ki gibi... Gece denize girmek hiç korkutucu değil, sırf yakamozları görmek için bile denenebilir kanaatindeyim. Çantayı yapınca görmek isterim doğrusu, kolay gelsin şimdiden... Sevgiler

      Sil
  8. çamaşır torbasına bayıldım. üstüne işlenen aplikeler müthiş:))
    tv programının tarihi belli olunca haberimiz olur sanırım:)
    sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben haber veririm eğer haberim olursa tabii... Yorum için teşekkürler...

      Sil
  9. gözlerimi kapadım teknede denizde hayal ettim kemdi mi ,ne iyi yapmışsınız kısmet olursa ramazan sonu çeşmede olacağım bir aksilik çıkmaz umarım
    çamaşır torbasına bayıldım çok yaratıcı olmuş ellerine sağlık canım
    sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Derler ki, bir şeyin hayalini kurmak zihin ikna olur buna ve beklentiye girer ve zihin ikna olup ta isterse o işi yapar... ben de hep bunu deneyimlemişimdir, Çeşme tatilin tekne tatili mi bilemiyorum ama eminim çok keyifli bir tatil olur bu... Sevgiler

      Sil