26 Nisan 2013 Cuma

Bremen

Geçen yaz sonu çok samimi arkadaşlarımız ani bir kararla Almanya'ya taşınmışlardı, hatta ben onlar için sevinmeme rağmen kendim çok üzülmüştüm. Ama insan nasıl da alışıyor her şeye? Yokluk fikri ilk başta  dayanılmaz, çekilmezmiş gibi gelse de... Birilerinin yokluğu'na alışmak başka ama özlem başka... Yokluğa alışsa bile "var"lığı özlüyor insan... İşte bizim de özlemimiz yarın 1 haftalığına kesintiye uğrayacak, sonra yaza kadar özlemeye devam.

Yarın sabah Bremen'e uçuyoruz. Oğlum'un da bahar tatiline denk geldi, dolayısıyla ailecek gidiyoruz. Arkadaşlarımızın kızı var oğlumdan 2 yaş büyük ama hep beraber büyüdüler. Tabii o kadar uzun bir süreçte aynı dokunun içinde olunca anne-baba farklı da olsa çocuklarda bir nevi kardeş oluyor. Biz artık o arkadaşlarımızla dostluğumuzun dönülmez olduğu bir noktadayız ama umarım çocuklarımız sahip olduğu bu kardeşliklerini yitirmezler zaman içinde. Benim de vardı böylesi kardeşlerim çocukken ama yitirdim türlü nedenlerden dolayı, eskiden çok umursamazdım ama şimdi düşününce üzülüyorum böyle olmuş olmasına...

Yeni bir uçak yolculuğu yeni bir çanta gerektirir diyerek daha basit bir pasaport çantası yaptım kendime.
Basit ama sanırım daha kullanışlı olacak, öteki yaptığım çantanın o kadar çok gözü vardı ki bütün Amerika yolculuğum boyunca çantanın içinde bir şeyler aradım. Bitirince de o kadar sade geldi ki gözüme biraz süsledim...

Our very close friends had moved to Germany with a spontaneous decision by the end of summer last year. Although I was happy for them it was a sad decison for me.  But how come we get used to everything? The idea of absence seems unbearable in the beginning...  Getting used to someones absence is something but longing for someone is something else... Even if you get used to the absence you still miss ones existance... Now our longing will be interrupted tomorrow,  for a week... then it will continiue till summer.

Tomorrow morning we will be flying to Bremen. As it fell upon my son's spring holiday we're going there all  together. Our friends have a daughter 2 years older then my son, they grew up together. Of course as they were in the same envirenment all these years they became like siblings. We are now at a unreturnable  point in  our friendship but I hope the kid's will not loose their brotherhood in time. 

I made myself a new passport bag thinking that a new journey would require a new bag. This is a simple bag but I think it will be more practical. The other bag that I'de made had so many pockets that I was always trying to find something in it the whole trip long. When I finished it it seemed far too much plane so I decorated it a little bit. 







25 Nisan 2013 Perşembe

Hayat güzeldir - Life is beautiful

Bazen düşüürüm ben, bu çok güzel insanlar hayatımda olmasaydı nasıl bir ben olurdum?

Sometimes I think, what kind of person would I be if these lovely people were not a part of my life...

Kendinizi hayal edenler ve de yapanlar, inananlar ve düşünenler ile kuşatın, ama hepsinden çok,  içinizdeki büyüklüğü siz kendinizde göremediğiniz zamanlarda bile görebilenlerle kuşanın.


24 Nisan 2013 Çarşamba

Takı kutusu - Jewelry box

Yıllar önce ben lise'deyim. Günün birinde okulu astım bir öğlen vakti. Eve geldim, üstümü değiştirip arkadaşlarımla buluşmaya gideceğim. Annem evde olması gerekirken yok her nedense. Geç kalmak istemiyorum, eve hızla girdim, üstümü değiştirdim, Snoopy'li gümüş küpelerimi takacağım güya ( o zaman ki favorim)... Açtım takı kutumu, küpenin teki var, teki yok... Acelem var ya, bir başka küpeye yöneldim.. Onunda tekini bulabildim... En sonunda kabul edilebilir bir çift küpe bularak razı geldim, ve aceleyle evi terk ettim...
Akşam eve geldiğimde apartmanın önünde polis arabaları vardı, tabii tedirgin olmakla beraber anlamadım ne olduğunu... Evimiz bir apartmanın en üst katında,yukarı tırmandıkça polis telsizlerinin sesi arttı... Eve bir girdim ki polisler bizim evde, annem ağlıyor... Meğer eve hırsız girmiş ve evde takı namına ne varsa almış götürmüş. Ve bu annem eve gelmeden önce olmuş, ki benim eve gelipte üstümü değiştirdiğim zamanlara denk geliyor... Birden içime bir şüphe düştü, koşturdum odama, açtım gümüş küpelerimin durduğu kutuyu ve Snoopy küpem'in diğer teki de yok... ve diğerininde...Ben bu bağlantıyı kurmaktan çok korkmuştum ama polis benim eve geldiğimde hırsızın da evde olduğuna kanaat etti... Ve muhtemelen ya kapımın arkasında ya yatağımın altında bir yerlerdeydi... Hala o günü hatırladıkça ürperirim... Bu da böyle bir anımdı şimdi aklıma geliverdi nedense...

Yıllarca takılarım la boğuştum. Boğuştum çünkü hepsi evde bulunan muhtelif çap ve ebatta kutunun içinde dağınık ve birbirine dolaşmış vaziyetteydi. Dolayısıyla takmak istediğim takıyı o karmaşanın içinde tespit edebilsem bile (ki o'da çok nadiren) o düğümün içinden çıkaramadığım için takamıyordum  Ve günün birinde buna son vermeye karar vererek kendime tüm takılarıma ev sahipliği yapacak 2 adet takı kutusu tasarladım.  Amaç: açtığımda tüm takılarımı görebilmek ve istediğimi arasından seçebilmek Bunu sağlayabilmek içinse kolyelerimi ve büyük küpelerimi tek tek asabileceğim halkalar, küçük küpelerim içinse saydam minik cepler yaptım...

Ve görebileceğiniz gibi hala gümüş takıntım devam ediyor... Birde çok kıymetli bir 1 dolarım var, kırmızı kurdelalı... Sahip olunabilecek en anı yüklü ve kıymetli 1 dolar da bendedir herhalde...

 Years ago I'm in high school. One  day I ditched from school at lunch break. I came home to change my clothes to go to meet with some friends. Although my mum should be at home she wasn't for some reason. I didn't want to be late, I rushed in the house quickly, I changed my clothes and I aimed  to put on my silver Snoopy earrings( my favourite at that time)... I opened my jewelry box found one Snoopy earring, couldn't find the pair... I was in a hurry so I reached out for another earring again to only find one and not the pair... In the end I was able to find one pair that I was ok with and left the house in a a hurry.
That evening when I came back home there were police cars in front of our apartment. Of course I was a bit uneasy ith this scene asl I had no idea of what was going on. Our house was on the top flour of the apartment and while I was climbing up the stairs the sound of the police radio was increasing. I entered the house and the police was there and my mum was crying. I learned that our house had been robbed and the thief had taken all the jewelry. And this had happened just before my mum had returned back and that actually was just after I left the house. I felt a deep suspicion and rushed to my room to check out my jewelry box that contained all my precious silver earrings to see that the other pair of my Snoopy earring was missing also. I was so scared to make this connection but the police stated that the thief was inside our house when I had come to dress up. And probably he was behind my door or under my bed somewhere... I still shudder when I remember that day... I don't know why but this just came to my mind now...


 For years I struggled with my jewelry. I struggled as they were all inside different sized boxes and tangled to each other. So even if I could see my desired piece in that mess (and that would be rare) I wasn't able to wear them as it was not easy to grab them out of the tangle. And one day I decided to end this so I designed myself two jewelry boxes to accomodate all my jewelry. My aim was to be able to see and to pick up whatever I was looking for. In order to be able to do this I made loops to hang my necklesses and big earrings and small transparent pockets for the small ear rings...

And as you can see my silver obsession is still continiuing... And I have a very precious 1 dolar wrapped in a red ribbon. I guess this would be the most precious and memorable 1 dolar that anyone owns.











23 Nisan 2013 Salı

Mine çalışmaları - Enamaling trials

En son paylaştığımdan beri çok sekteye uğramış olsa da gidebildiğim mine kurslarında yaptıklarım... Bu arada  Haziranın ilk haftası kursumuzun sergisi olacak. Ben zaten yaptıklarımı sizlerle paylaştım ama paylaşmış oldum ama kurs arkadaşlarımın yaptıklarını görmenizi çok isterim. Sizlere bu sergiyi vakti geldiğinde tekrar hatırlırım...

The new enamels that I have been able to create in the enamaling courses that I could attend... By the way our course will have an exhibition in the first week of June. I already have shared my work but I really would like you to see what my other friends in the course have done. I will remind you the time of this exhibition... 













22 Nisan 2013 Pazartesi

Hobi çantası - Hobby bag

Hatırlarsanız kendime mine kursuna giderken malzemelerimi taşımak için bir atölye çantası yapmıştım (atölye çantası). Bu çantayı ilk yaptığımda mine kursuna beraber gittiğim arkadaşıma ona da bir tane yapacağımı söylemiştim. Zaman öylesine hızlı akmış ki Cuma akşamı kursumuzun bir ay içinde sona ereceğini fark ettim. Bu farkındalıkla hemen atölyeme inerek yeni aldığım bir teflon kumaştan ona bir çanta diktim ve Cumartesi günü kursta verdim. Bu yeni kumaşı çok sevdim o yüzden bir tane de kendime istiyorum...

Benimkinden farklı olarak bu yeni çantanın tüm cepleri (toplam 3 tane, 1 büyük önde, 2 küçük arkada) dışarıda çünkü benim çantanın içindeki cepler pek kullanışlı olmadı.

If you can remember I'de made myself a workshop bag to be able to carry my materials while going to my enameling course (workshop bag). At that point I'de told my friend with whom I go to this course with, that I would make her one also. But time passed so quickly and on Friday I realized that our course will end in about a months time. So I rushed down to my workshop and sewed her a bag from a teflon fabric that I'de bought recently and handed her the bag at the course on Saturday. I really did love this new fabric so I want one for myself also... 

This bags difference is that all of it's pockets (3 in total, 1 big in the front and 2 small pockets at the back) are on the exterior as I found out that the interior pockets of my bag were quite useless.








19 Nisan 2013 Cuma

Hobi etkinliği


O BİR ANNE adlı blog sitesinin sahibi bir hobi etkinliği başlatmış. Ben keyifli olacağını düşündüğüm için katılacağım...
Sizde katılmak isterseniz linki aşağıda...


İlgilenenler için detaylar mugeninlistesinde...

Bu aslında 2. hobi etkinliği ve anladığım kadarıyla ilkinde bazı problemler yaşanmış, ki şöyle bir uyarı var bu etkinliğe katılmakla ilgili. Ben de paylaşmak istedim...

Ancak geçmiş tecrübelerimizden dolayı sadece hobi sahibi,  buna vakit ayırabilecek, bir beklenti içersinde olmayacak sadece el emeği gözümüzün nurudur fikrine inanan tüm hobi bloglarına açık etkinliğimiz...

18 Nisan 2013 Perşembe

Tavuk duvar süsleri - Hen wall decorations

Amerikadan döndüğümden beri bir açlık hali içinde her bulduğum fırsatta atölyemde geçiriyorum vaktimi. Öyle ki, bir şeyler yapıyorum ama fotoğrafını çekmeye fırsat bulamıyorum çünkü tüm vaktimi üretmekle geçirmek istiyorum. Bu sabah bir arkadaşım gelecek, atölye ye inersem kendimi alamam diye düşündüğüm için onu beklerken fotoğraf çekme ve bu post'u hazırlama fırsatı bulmuş oldum... Gördüğünüz üzere mutfak duvarına asılabilinir komik tavuklarımı sizinle tanıştırıyorum bugün...

Since I returned from the USA I'm in a craving mode so I've spent every extra moment that I've had in my workshop. I make things but I don't have the time to take their pictures as I want to spend all my time producing something. This morning a friend of mine will come, as I thought if I go down to my workshop I won't be able to seperate my self from there this gave me the opportunity to take some pictures and write this post... As you can see today I'm introducing some funny hens that you can hang on your kitchen walls... 











17 Nisan 2013 Çarşamba

Gümüş kolyeler - Silver necklaces

Yıllar önce Art Clay ile yapmış olduğum gümüşlerin takılabilir kolyelere dönüşmüş halleri...

The wearable necklace states of the silver pieces that I'de made with Art Clay years ago...


















9 Nisan 2013 Salı

İçindeki devi uyandır - Unleash the power within


(Biraz uzun oldu ama sıkılmayın olur mu? saatlerdir yazmaktan alamadım kendimi)
Hani demiştim ya ben Tony Robbins'i yıllardır izlerim, dinlerim diye... dolayısıyla da bilirim, nerede, ne zaman hangi seminerini vereceğini, hep isterim gitmeyi ama bir türlü beceremem yıllardır (zira yeterince zengin olmayı beklemekteydim).  Günlerden bir gün kuzenim telefon etti İstanbul'dan...
"biliyor musun ne oldu? Ben Amerika'ya Tony Robbins'i tercüme etmeye gidiyorum..."( Bu arada kuzenimle benim şöyle bir durumumuz var, ikimizde (birimiz ODTÜ birimiz Boğaziçi) İşletme mezunuyuz, ikimizde günün birinde işimizden kopup kişisel gelişim alanına yöneldik, ikimizde bu alanda tercüme yapmaya başladık... ve bütün bunlar hayatımıza giren tesadüflerde aynı yollara kaymamız sebebiyle oldu, süreçte birbirimize etkimiz hiç olmadı...)
 "Kıskandım ben şimdi seni" dedim... Biraz daha konuştuk ve kapattık telefonu. O sıralar benim koçluk kursumun son modülü var önümde Şubat sonu başlayacak ve Tony Robbins'in UPW'si (Unleash The Power Within- İçindeki Devi uyandır) Mart'ın 21'inde. Bir anda kendimi şöyle bir hayalin içinde buldum. Ben kursa gitmişim ve oradaki sevgili arkadaşlarım, eğitmenlerimiz ile böyle bir haberi paylaşıyorum "Çok heyecanlıyım çünkü Mart sonu Amerika'ya Tony Robbins'i çevirmeye gidiyorum" Üzerime giydiğim kıyafet, hangi kelimelerle bunu aktardığım her şey çok netti hayalimde. Hayalimde kuzenimin yerine orada olan ben değildim, beraberdik onunla. Sonra konuyu anında unuttum - mümkün değil ya- uyandım ve normal yaşama döndüm...

Günler geçti. koçluk eğitimimin başlamasından bir ya da iki gün önce bir sabah felaket bir şekilde uyandım. Kızgın, mutsuz, enerjisiz. Sırtım fena halde tutulmuş vaziyette, o kadar ki evde merdivenlerden aşağıya zorlukla inebildim. Koltuğa oturdum ve sehpanın üzerinde tamamlanmayı bekleyen (bir aydır) pasaport başvuru formumu gördüm. Kendi kendime şunu düşündüm...
"Ya şimdi kuzenin ararsa, sana bu seminerde ikinci bir tercümana ihtiyaç duyulduğunu ve kendisininde senin de orada tercüman olarak bulunman yönünde organize olduğunu söylerse, kafanı duvarlara vurmaz mısın pasaport formunu doldurup ta baş vurmadığın için?" Tahmin edin ne oldu... telefonum çaldı... hatta kuzenim...

"Ne oldu biliyormusun? Seminerde tek bir tercüman olması kabul edilmemiş, üç kişi olması gerekiyormuş, sen de geliyorsun..."

"??????"

On dakika içinde pasaport formumu tamamladım, gelip alması için DHL'i çağırdım, sırtımın tutukluğu geçti, neşe ile zıplamaya başladım ve tüm günümü zıplayarak geçirdim...

I've already told about me following, watching Tony Robbins for years... So I know which of his seminars he'll be giving, when and where, I've always wanted to go but for years now I haven't been able to do so, ( I was waiting to be rich enough). One day my cousin called from İstanbul...

"Do you what happened? I'm going to the USA to translate Tony Robbins..."(By the way me and my cousin have much in common we are both management graduates, at some time in our lifes we both quit our jobs and headed to personal development field, we both started translations in this field... and all of this happened out of coincidences that came across our lifes, we didn't have any effect on each other...) 

" I'm jealous of you" I said... We talked a bit more and hang up the phone. At that time I had my last coaching module in the end of February and the Tony Robbins UPW  (Unleash The Power Within) would be at the 21 st of March. I found myself in this day dream. I was at my coaching class and I was sharing this news with my dear friends, trainers.. "I'm sooo excited as I will be going to USA to translate Tony Robbins" Every thing was very clear in my imagination, the clothes that I was wearing, the words that I was using to narrate. In my day dream it was not me replacing my cousin, we were together. Afterwards I forgot it immediately - it's not possible in any way-  , I came to my sences and returned back to my normal life...

Days passed. A day or two before my coaching class one morning I woke up in a terrible state. I was angry, unhappy and without any energy. My back was so stiff that I had difficulty in getting down the stairs. I sat down on the sofa and on the coffee table I saw my passport application form waiting to be completed (for about a month or so). I thought to my self...
" What if yor cousin calls now to tell you that there is a need of one more translator at the event and I arranged for you to come, won't you be banging yor head on the walls for not sending your passport forms?" Guess what? The phone rang... My cousin on the line...

"You know what happened? One translator was not excepted at the event it has to be three, so you're comming too"

"??????"

In ten minutes my form was completed, I called DHL to pick it up, my back was not stiff at all, I started jumping with joy and continiued the whole day jumping... 

Ve ben burada Tony Robbin'in UPW si için LA kongre merkezindeyim, bu kez internetten izlemiyorum, gerçekten buradayım...
And I'm here in the LA convention center for the Tony Robbins UPW, this time I'm not watching it through the inetrnet, I'm actually there...





Tüm çevirmen ekip
All translators




6200 kişi salona doluyor
6200 people filling up



Bizim kabinimizin olduğu yerden Tony minicik görünüyor, büyük ekranlar sağ olsun...
We see a tiny Tony from where our cabbins are, thanks to the big screens...




İlk gecenin sonunda (aslında ertesi sabah saat 1 civarıydı) ayakkabılarımızı ve çoraplarımızı çıkardık, 10 dakikalık bir yürüyüşle hedefe ulaştık... 6200 kişi ateşte yürüdü... tabii ben de...

In the end of the first night (actually it was around 1am the next morning) we took off our shoes and socks, walked about for 10 minutes to destination... 6200 people walked on fire... of course I did it also...

Türkçeye tercüme edilmiş bir kayıt buldum, seyretmeniz tavsiye olunur...
I found a recording translated to Turkish, I suggest you to watch it.



ve Türkiye sayfası...
and the Turkey page...

http://www.tonyrobbinsturkiye.com/