En son postumu yayınlayalı 2 ay olmuş... Tekne tatilimiz haricinde tatil yapmaya dahi fırsat bulamadığım yoğun bir yaz geldi, geçti... Oğlumu İstanbul da okuluna yerleştirdik. İlk ayrılık sürecini biraz zor geçirdim ama alışıyorum. Oğlumun da keyfi yerinde, okulunu, yurdunu, bölümünü seviyor, ben de gittim gördüm ve çok hoşuma gitti, gördüklerim karşısında hani küçülsem de tekrar ben de okusam o okulda, ben de kalsam yurtta diye düşündüm bile... Tam bir öğrenci cenneti, inanılmaz medeni bir ortam...
It's been 2 months since my last post... An intense summer where we didn't even have a chance to go on a holiday except our boat trip has gone by... My son is now in his school in İstanbul. At first I had a hard time in adapting to him going but now I am getting used to it. He is happy, he liked his new school, his dorm, his department. I went to see it myself and loved it. I even wished to be smaller and start that school, stay in that dorm... It's a student heaven very civilized...
İstanbulda 15 gün kadar kaldım, hem oğlumu gördüm bir kaç kez, hemde arkadaşımla ve kuzenimle beraber olduk. Hatta bu 15 günün içerisinde bir yerlerde 3 günlüğüne Paris'e gittim geldim bile. Aslında bu Paris planımız neredeyse 6 ay öncesine dayanıyor. Bir arkadaşımla beraber kredi kartlarımızda biriken puanlarımızla "ya gidersek" mantığında uçak biletimizi almıştık, ucuz otel de bulunca atladık gittik. İkimizin de daha önce Paris'e gitmiş olduğumuz için bu gezideki çıkış noktamız minimum para sarf etmek oldu ve neredeyse tüm Paris'i yürüyerek gezdik... uzun süredir bu kadar çok yürümemişimdir herhalde, tabanlarımın ağrısı uzun süre geçmedi... Bir yeri yürüyerek gezmenin de keyfi çok farklı oluyor, insan her şeyi daha fazla algılıyor sanki...
I stayed in İstanbul for about 15 days, both to see my son and to be together with my cousin and friend. I even went to Paris for 3 days during my 15 day stay. Actually this Paris plan was a six month old plan. We'de used our credit card points to buy a plane ticket thinking that "maybe" we will go and when we found a reasonable priced hotel we hopped on the plane. As we both had been to Paris before we aimed to spend minimum money so we strolled around most of Paris on foot. I think that I hadn't walked that much since a long time. The ache of my feet didn't go away for a long time... But to stroll around on foot is something very pleasurable... it's as if you can percieve more of everything...
Bu süreçte çok fazla bir şey üretmeye fırsatım da olmadı doğrusu. Artık kışın gelmesi ile beraber daha üretken olurum sanırım. İşte koskoca yaz boyu yaptığım şeylerden bir tanesi...
During this long period I didn't have the chance to produce much. I thing I will be more productive as the winter has come. Here is something that I made during the long-long summer period.
Ve de bu cüzdanın çantası...
And a bag to go with this wallet...
Paris ten bir kaç kare...
Çatı katlarına bayıldık...
Some Paris shots...
We loved the penthouses...
Belediyenin bisikletleri... muhtelif yerlerde bisiklet park yerleri var. Anladığımız kadarıyla kartınla alıyorsun bisikleti, işin bitince bir park yerine iade ediyorsun... Çok kullanan var...
The bicycles of the municipality... there are parking spots in various places... As we understood you grab a bicycle with your credit card and park it to one of the parking places when you are done... loads of people are using them...
Bayılırım bu arabalara, buradakiler hala çalışıyor...
Love these cars, the ones here are still working...
Bu ne diyorsanız... "aşkın kilidi" olduğuna kanaat ettik... sevgililer isim yazıp kilidi takıyorlar ve anahtarı nehre atıyorlar herhalde...
If you are thinking what this is... we figured out that it was a "Love lock"... assumption is that lovers write their names on the lock, hang it on the bridge and throw the key in the river...
Tabii yorgunluk atmak, yemek te lazım...
Of course one needs to rest and eat...
Ve şarap içmesi... (bu arada Pariste şarap diğer içeceklerden daha ucuz)
And to drink wine... (by the way in Paris wine is cheaper then other drinks)