Çok güneşli, güzel, aydınlık bir güne uyandım keyifle... Neyse ki az kaldı günlerin böylesine güneşli ve aydınlık olmasına. Dün bütün günümü atölyemde geçirdim, aklımdakileri ortaya koymak için. Sabah başladım akşam artık kocama ilgi göstermek adına çıktım yukarı. İyi ki de çıktım aslında, meğer hava kararmış ben farketmemişim, acıkmışım onu bile fark etmemişim... Şu sıralar o kadar çok fikir uçuşuyor ki aklımda, yemimi suyumu versinler kimse bana bulaşmasın istiyorum. Ama bu tabii ki pek mümkün olmuyor sosyal yaşamım, üniversite sınavına hazırlanan oğlum, kolu kırık ve doktor kontrolünde olması gereken annem, kişisel ihtiyaçlarım, v.s, v.s... Gerçi bunlar beni dengede tutuyor, olmasalar, aylar sonra, dağ adamı gibi, aç, bilaç, perişan ve delirmiş olarak bulabilirdim kendimi... Aslında orada çalışmaya devam edebilmek için de biraz beynime dur demem, hiç olmazsa atölyeyi toplamam, yeni bir düzenleme yapmam lazım. Atölye dediğim yer bizim evin neredeyse hiç kullanılmayan bodrum katı, normal bir oturma odasıydı bir zamanlar, şu an korku filminden bir sahne gibi... bütün koltukların ve mobilyaların üzerinden kumaşlar, ipler, fermuarlar sarkıyor. Arada bu düzenlemeyi yapmak niyetiyle aşağıya iniyorum inmesine ama hipnotize olmuş gibi kumaşlara yönelip bir şeyler yapmaya başlıyorum.
Ve işte yeni bir cüzdan....
I woke up with pleasure to a very sunny, beautiful, bright day... thankfully the day's being this sunny and bright is near by. Yesterday I spent all my day in my studio to produce what I have in my mind. I started in the morning and went upstairs only to show some interest in my husband. I'm glad that I did so, as I realized I wasn't aware of the sunset, I was so hungry and I wasn't even aware of that. Nowadays there are so many ideas running around in my head, I want somebody to give me my food and water and leave my alone. But of course this is not possible becuse of my social life, my son who is preparing for the university exams, my mum who has to regularly see the doctor because of her broken arm, my personal needs etc., etc., In reality these are the things that maintain my balance, if they weren't there I could find myself starving, wretched, turned nuts just like a cave man.... Actually I need to say stop to my mind in order to be able to continiue working there. At least I need to tidy up and organise the studio. The place I call the studio is the practically the never used basement flat of our house. It was a normal living room once but now it looks like a scene out of a horror movie... there are fabrics, threads, zippers dangeling on all the sofas and furniture. Once in a while I do go downstairs with the intention to do this organisation but instead, start doing things with my fabric as if I'm hypnotized.
And now here is a new wallet...
|
Ön kapak- Front cover |
|
Arka-Back |
|
İçi-The inside |