Month of June, the last day of our enameling course... I'm late for class that starts at 9am, Our teacher Reyhan is quite unhappy about this fact and even worse she isn't a bit shy about expressing her displeasure. All of a sudden I wanted to make these earrings. Actually these were the only things during our course that I made this fast, without thinking...I made them fast as there are so many action steps that one has to take in this work; Cut the desired shape from a copper plate, clean one side, apply the backside coating, bake, clean the front side, apply your design and then put it in and out of the oven many times (depending on your design)... Of course, while heading to the oven your hands can shake, you can trip over something, bump into someone and all the enamel powder that you have carefully applied is on the ground, these are the small joys of doing this kind of work... So as you can understand I didn't have any time to think on them but the result made me happy, I did love these ear rings...
28 Eylül 2013 Cumartesi
Papatya mine küpe - Daisy enamel earrings
Haziran ayı, Mine kursumuzun son günü... Sabah 9'da başlayan dersimize zaten geç kalmışım, Reyhan hocam bu durumdan hiç memnun değil, daha da kötüsü bu memnuniyetsizliğini de belli etmekten hiç sakınmıyor... Birden aklıma düştü bu küpeleri yapmak. Tüm kurs boyunca en hızla, üzerinde düşünmeden yaptığım şeyler bunlar oldu doğrusu... Hızlı yaptım çünkü öyle çok eylem adımı var ki bir minenin üzerinde; bakır levhadan istediğin parçayı kes, bir yüzeyini temizle, arka kaplamasını uygula, fırına sok pişir, önünü temizle, desenini uygula ve sonra defalarca fırına sok (tasarımınıza bağlı), çıkar... tabii yaptığın tasarımı fırına götürürken elin titrer, ayağın takılır, birine çarparsın ve üzerine itinayla koyduğun tüm mine tozları yere iner, bunlar da bu işi yapmanın cilveleri... Üzerinde düşünmeye vaktim olmadı anlayacağınız ama sonuç beni mutlu etti, çok sevdim bu küpeleri...
Month of June, the last day of our enameling course... I'm late for class that starts at 9am, Our teacher Reyhan is quite unhappy about this fact and even worse she isn't a bit shy about expressing her displeasure. All of a sudden I wanted to make these earrings. Actually these were the only things during our course that I made this fast, without thinking...I made them fast as there are so many action steps that one has to take in this work; Cut the desired shape from a copper plate, clean one side, apply the backside coating, bake, clean the front side, apply your design and then put it in and out of the oven many times (depending on your design)... Of course, while heading to the oven your hands can shake, you can trip over something, bump into someone and all the enamel powder that you have carefully applied is on the ground, these are the small joys of doing this kind of work... So as you can understand I didn't have any time to think on them but the result made me happy, I did love these ear rings...
Month of June, the last day of our enameling course... I'm late for class that starts at 9am, Our teacher Reyhan is quite unhappy about this fact and even worse she isn't a bit shy about expressing her displeasure. All of a sudden I wanted to make these earrings. Actually these were the only things during our course that I made this fast, without thinking...I made them fast as there are so many action steps that one has to take in this work; Cut the desired shape from a copper plate, clean one side, apply the backside coating, bake, clean the front side, apply your design and then put it in and out of the oven many times (depending on your design)... Of course, while heading to the oven your hands can shake, you can trip over something, bump into someone and all the enamel powder that you have carefully applied is on the ground, these are the small joys of doing this kind of work... So as you can understand I didn't have any time to think on them but the result made me happy, I did love these ear rings...
27 Eylül 2013 Cuma
Keten çanta - Linen bag
Bu çantayı yazın tatile çıkmadan önce yapmıştım. Tam çantayı bitirdiğimde yakın civarda oturan bir arkadaşım aradı, konuşurken ikimizin de kocasının o gece evde olmadığını anlayınca hemen onun evinde bir yeme,içme ve sohbet etme planı yaptık. Evden çıkarken bu çantayı ve bitirdiğim başka bir çanta ile mine takılarımı da kaptım hem Oya'ya göstermek hemde ona mankenlik yaptırarak fotoğraflarını çekmek için. Fakat bir araya geldiğimiz anda derhal keyifli bir sohbet eşliğinde yeme içme eylemine geçince fotoğraf çekmekte geç kaldık, manken eşliğindeki fotoğraflar da kötü çıktı tabii ki, yoksa ben şahane fotoğraf çekerim bilirsiniz ya...
Çantayı keten bir kumaş üzerine şablon kullanarak kumaş boyası ile boyadım, sapları ve kapama kısımı ise deri.
I'de sewed this bag before going on holiday. Just as I'de finished the bag a friend who lives nearby called. While we were chatting on the phone we realized that our husbands were going to be absent that night so we made an immediate plan to eat, drink and chat at her house. I grabbed this bag and another one together with my enamel jewelery both to show them to Oya and to take their pictures while she was modelling. But when we got together we immediately started happily chatting together with our food and drinks so we were late for photographing. That's why the pictures on the model are bad, you all know that I can take marvellous pictures, right...
I painted the bag using stencils on linen fabric, the handles and the closure part is leather...
Çantayı keten bir kumaş üzerine şablon kullanarak kumaş boyası ile boyadım, sapları ve kapama kısımı ise deri.
I'de sewed this bag before going on holiday. Just as I'de finished the bag a friend who lives nearby called. While we were chatting on the phone we realized that our husbands were going to be absent that night so we made an immediate plan to eat, drink and chat at her house. I grabbed this bag and another one together with my enamel jewelery both to show them to Oya and to take their pictures while she was modelling. But when we got together we immediately started happily chatting together with our food and drinks so we were late for photographing. That's why the pictures on the model are bad, you all know that I can take marvellous pictures, right...
I painted the bag using stencils on linen fabric, the handles and the closure part is leather...
26 Eylül 2013 Perşembe
İnternet alışverişi - Internet shopping
İnternet'ten çok nadir alışveriş yaparım. Almak istediğim şey her neyse onu görmek, ona dokunmak isterim normalde, bu almayı hedeflediğim bir kitap bile olsa... Tatil dönüşü almak istediğim bir kaç kitap vardı ve hayatımda ilk kez daha uygun fiyatları sebebiyle İnternet'ten sipariş vereyim dedim. Bazı dönemler normal rutinimin dışında çok kitap okuyorum ve çok para veriyorum kitaplara. Kitap dediğin 1 gün, hadi bilemedin 2 günde bitiveriyor, hele de sürükleyici ise. Bu sebepten dolayı İdefix'ten ısmarladım istediğim kitapları. Bir kaç gün sonra bir kargo geldi, üzerine baktım İdefix ile hiç alakası olmayan bir isim, başka bir yerden geldi sanarak kargoyu teslim aldım. Paketi açtığımda kitapların geldiğini fakat 1 tanesinin eksik olduğunu fark ettim ve hemen İdefix'i aradım bunu bildirmek için. Telefona çıkan hanım bana kargo'dan teslim alırken kontrol etmiş olmam gerektiğini ifade ettiyse de ben gelen paketin onlardan geldiğini bile anlamadığımı ve zaten de paketi getiren kişinin çok acelesi olduğunu hatta benim nüfus cüzdanımı getirmemi bile bekleyemediğini anlattım. Sonrasında ise müşteri hizmetlerini durumu anlatan bir mail attım. Kısa bir süre sonra mailime hatanın giderileceği ve ilgili departmanın araştırmalarını tamamlayarak "en kısa sürede" kitabımı bana yollayacaklarına dair bir cevap geldi. Bu dediğim olay Eylül ayının başında oldu, bende açıkçası unuttum, gitti...
Cuma öğlen internetten yaptığım Tchibo alışverişim geldi. Baktım Yurt içi kargo ve getirende yine aynı kişi. Daha önceki deneyimimden hareketle paketin içini kontrol etmek istediğimi söyledim ama görevli böyle bir şeye izin vermediklerini sonra problem çıkarsa onların başına kaldığını ifade etti. Ben yinede paketi açmaya çalışırken hızla uzaklaştığını fark ettim. Neyse ki bu kez paketin içeriği tam çıktı ama ben de anladım ki internetten yapılan alışverişi kontrol etmek gibi bir imkan yok. (yada kargo şirketine bağlı) Ve tabii ki hatırladım İdefix'ten eksik gelen kitabımı, müşteri hizmetlerine "en kısa süre" kavramının onlar için neyi ifade ettiğini soran aynı zamanda da çalıştıkları kargo firmasının "gelen paketi kontrol ettirmeme" prensibini ifade eden bir mail attım. Bir kaç saat sonra kitabı tedarikçisinden beklediklerine ve en kısa sürede yollayacaklarına dair bir cevap geldi. Bakalım nasıl sonuçlanacak ama eğer durum böyleyse internet alışverişi sıkıntılı, hadi benim elime geçmeyen 16 liralık bir kitap ama daha kıymetli bir şey de olabilirdi.
I occasionaly do some internet shopping. Whatever product I plan to buy, normally I want to see and touch it, even if this is a book that I intend to buy.... After I returned back from my holiday I had a few books that I wanted to buy and first time in my life I decided to order it from the internet because of the cheaper prices. At some points in my life I tend to read more books then my standard routine so I pay a lot. A book is over in a day or two, especially if it is fluent. For this reason I ordered my books from İdefix. A few days later the delivery came. I looked at the package but it was from a different sender and I took the package from the delivery man thinking it was from another place. When I opened my package I realized it was from İdefix but one of the books that I'de ordered was missing. I immediately called İdefix. The lady who was on the phone told me that I'de needed to check the package before accepting it so I told her that I didn't even realize it was from them because of the sender and also even if I had realized this I still wouldn't have the chance to do so as the delivery man was in a hurry and he couldn't even wait for me to go get my ID. After our phone call I emailed my problem to their customer services department. Shortly after I recieved an answer from them telling me that this will be corrected and they will send me the missing book in "short time". All this happened in the beginning of September and actually I'de forgotten all about this.
Friday at midday my internet shopping came. I realized it was again the same cargo company and the same man. Remembering my prior experience I told him that I wanted to check inside the box but the cargo man told me that they don't allow this because if something is missing in the packages they are blamed for it. Despite this, while I was trying to open the box to make a quick check of the items I realized he had gone. Any way, this time my package content was correct. But in the end I understood that we don't have the chance to check our internet shopping at the point of delivery. (or maybe it depends on the cargo company). All this made me remember my missing book from İdefix so I again emailed a message to customer services asking them what they mean when saying "short time" and also informing them that their cargo companies principle of not allowing a check at point of delivery. In a couple of hours I recieved an answer telling me that they are waiting for the book from supplier and I will recieve it in short time. We'll see how it will turn out, but if this is the case about internet shopping its a bit troublesome, my missing item is only 16 lira book but it could have been something dearer.
Aldıklarımı da paylaşmak istiyorum. Heyecanla denedim tüm kesicilerimi, yeterince güzel çalışıyorlar... Zigzag kesim, küçük ve büyük dalgalı kesim... Düz kesim de var tabii...
I want to share the stuff that I bought. I tried all my cutters and they are performing well enough... Zigzag cutting, smal and big wavy cutting... Of course there are also straight cutters...
Cuma öğlen internetten yaptığım Tchibo alışverişim geldi. Baktım Yurt içi kargo ve getirende yine aynı kişi. Daha önceki deneyimimden hareketle paketin içini kontrol etmek istediğimi söyledim ama görevli böyle bir şeye izin vermediklerini sonra problem çıkarsa onların başına kaldığını ifade etti. Ben yinede paketi açmaya çalışırken hızla uzaklaştığını fark ettim. Neyse ki bu kez paketin içeriği tam çıktı ama ben de anladım ki internetten yapılan alışverişi kontrol etmek gibi bir imkan yok. (yada kargo şirketine bağlı) Ve tabii ki hatırladım İdefix'ten eksik gelen kitabımı, müşteri hizmetlerine "en kısa süre" kavramının onlar için neyi ifade ettiğini soran aynı zamanda da çalıştıkları kargo firmasının "gelen paketi kontrol ettirmeme" prensibini ifade eden bir mail attım. Bir kaç saat sonra kitabı tedarikçisinden beklediklerine ve en kısa sürede yollayacaklarına dair bir cevap geldi. Bakalım nasıl sonuçlanacak ama eğer durum böyleyse internet alışverişi sıkıntılı, hadi benim elime geçmeyen 16 liralık bir kitap ama daha kıymetli bir şey de olabilirdi.
I occasionaly do some internet shopping. Whatever product I plan to buy, normally I want to see and touch it, even if this is a book that I intend to buy.... After I returned back from my holiday I had a few books that I wanted to buy and first time in my life I decided to order it from the internet because of the cheaper prices. At some points in my life I tend to read more books then my standard routine so I pay a lot. A book is over in a day or two, especially if it is fluent. For this reason I ordered my books from İdefix. A few days later the delivery came. I looked at the package but it was from a different sender and I took the package from the delivery man thinking it was from another place. When I opened my package I realized it was from İdefix but one of the books that I'de ordered was missing. I immediately called İdefix. The lady who was on the phone told me that I'de needed to check the package before accepting it so I told her that I didn't even realize it was from them because of the sender and also even if I had realized this I still wouldn't have the chance to do so as the delivery man was in a hurry and he couldn't even wait for me to go get my ID. After our phone call I emailed my problem to their customer services department. Shortly after I recieved an answer from them telling me that this will be corrected and they will send me the missing book in "short time". All this happened in the beginning of September and actually I'de forgotten all about this.
Friday at midday my internet shopping came. I realized it was again the same cargo company and the same man. Remembering my prior experience I told him that I wanted to check inside the box but the cargo man told me that they don't allow this because if something is missing in the packages they are blamed for it. Despite this, while I was trying to open the box to make a quick check of the items I realized he had gone. Any way, this time my package content was correct. But in the end I understood that we don't have the chance to check our internet shopping at the point of delivery. (or maybe it depends on the cargo company). All this made me remember my missing book from İdefix so I again emailed a message to customer services asking them what they mean when saying "short time" and also informing them that their cargo companies principle of not allowing a check at point of delivery. In a couple of hours I recieved an answer telling me that they are waiting for the book from supplier and I will recieve it in short time. We'll see how it will turn out, but if this is the case about internet shopping its a bit troublesome, my missing item is only 16 lira book but it could have been something dearer.
Aldıklarımı da paylaşmak istiyorum. Heyecanla denedim tüm kesicilerimi, yeterince güzel çalışıyorlar... Zigzag kesim, küçük ve büyük dalgalı kesim... Düz kesim de var tabii...
I want to share the stuff that I bought. I tried all my cutters and they are performing well enough... Zigzag cutting, smal and big wavy cutting... Of course there are also straight cutters...
25 Eylül 2013 Çarşamba
Renkli günler - Days in colour
Hayata biraz renk katayım dedim ve bu küçük çantaları yaptım.
I wanted to add some colour to life so I made these little cases...
İçlerine makyaj malzemelerimi koyabilirim...
I can put my cosmetics in them...
Yada kalemlerimi....
Or my pens...
Hatta takılarımı...
Yet more, my jewelery...
Herkese bol renkli günler...
Colourful days for all...
23 Eylül 2013 Pazartesi
Ve hayat devam eder - And life goes on
Dün geçirdiğim uzun ve hüzünlü günün ardında akşam evde tembel tembel otururken karnım acıktı. Bir şeyler yemek üzere kalktım, buzdolabı hemen hemen bomboş. Ne çabuk tükeniyor her şey... Dolapta olanlar ise bir patlıcan, kırmızı ve yeşil biber, yumurta, süt ve parmesan peyniri... ve açım ben, açımmm...
Eskiden sıklıkla BBC prime izlerdim. Normalde sevmem televizyon karşısında oturmayı ama bu kanal'ın programları başkaydı. Şahane dekorasyon programları olurdu ki bunlar tam bana göreydi bir de hiç ilgimi çekmez normalde ama bir yemek programı vardı. Ready Steady Cook. Bu programın benim ilgimi çekmesinin sebebi ise aşçıların 3-4 tane birbirinden alakasız gibi görünen malzeme ile yarışmacılarla yemek yapmaları idi. Bir tarif eşliğinde, standart bir yemek yapmaktan daha sıkıcı ne olabilir ki? Tabii böyle düşündüğüm için bizim evde, benim pişirdiğim her yemek genellikle hepimiz için sürpriz olur. Bazen tekrarını yapmak isterim ama hatırlamam bile nasıl yaptığımı. İşte bu yüzden bu BBC programı ilgimi çekerdi. Bir yemek filan öğrendiğimden değil, benim gibi davranan insanların varlığına duyduğum yakınlıkla alakalıydı bu ilgim.
Dün dolapta olan malzemelerle bir omlet yaptım. Bu arada önemli not: ben çok açım ve evde ekmekte yok!!! (omletteki malzemelerden birinin açıklaması olarak yazdım bunu)
After a long and sad day, yesterday while I was lazily hanging around in the house I felt hungry. I went to the kitchen only to see that the fridge was almost empty. How came everything is so quickly consumed... What I had was an aubergine, red and green pepper, eggs, milk and some parmesan cheese... And I was hungry, real hungry...
I used to watch BBC Prime a lot. Normally I don't like sitting in front of a TV but the programs in this channel were different. They had brilliant decoration programs just my taste and normally it would not attract me at all but there was a cooking program called Ready Steady Cook. The reason why I liked this program was because the cooks role together with some contestants was to cook food with 3-4 ingrediants that seemed very unrelated to each other. What can be more boring then to cook a standart food by following a recipe? Of course as I am the person thinking this, whatever I cook in our house is a surprise for us all. Sometimes I do want to cook something again but can't as I don't remember how I did it. This is why this BBC program attracted me. It's not because I learned to cook something, my attraction was because I felt close towards the existance of the people who were acting like me.
Yesterday I made an omlette with the ingredients on hand. And an important note: I was very hungry and there wasn't even any bread(. I wrote this as an explanation for one of the ingrediants that I used for this omlette)
Buraya nasıl yaptığım tarifini de yazacaktım ama uzun süredir öteki bloguma bir yazı yazmadığım aklıma geldi. Hadi bu çok kıymetli bilgiyi !!! orada "kendime saklamayım" Bu arada domates nereden çıktı derseniz... bahçemden... hemde Pelin arkadaşım annesinin taaa Saros'tan yıllar önce getirdiği domates fidelerinden elde edilen tohumlarla... Organik olma koşullarına uymuyor tabii ki ama, ilaçlamasız, gübrelemesiz bile ...
I was going to write the recipe here but I suddenly remembered that I hadn't posted anything to my other blog for a long time. I will "kendime saklamam" (meaning: I'm not going to hide this for myself" ) this valuable information !!! there. By the way if you are thinking where did these tomotoes come from... My garden... And they are seeds that I was able to sustain from some tomato seedlings that my friend Pelin's mum brought all the way from Saros years ago. Of course they do not comply with the being organic conditions but still they are without any kind of insectiside, I even don't use fertilisers...
Eskiden sıklıkla BBC prime izlerdim. Normalde sevmem televizyon karşısında oturmayı ama bu kanal'ın programları başkaydı. Şahane dekorasyon programları olurdu ki bunlar tam bana göreydi bir de hiç ilgimi çekmez normalde ama bir yemek programı vardı. Ready Steady Cook. Bu programın benim ilgimi çekmesinin sebebi ise aşçıların 3-4 tane birbirinden alakasız gibi görünen malzeme ile yarışmacılarla yemek yapmaları idi. Bir tarif eşliğinde, standart bir yemek yapmaktan daha sıkıcı ne olabilir ki? Tabii böyle düşündüğüm için bizim evde, benim pişirdiğim her yemek genellikle hepimiz için sürpriz olur. Bazen tekrarını yapmak isterim ama hatırlamam bile nasıl yaptığımı. İşte bu yüzden bu BBC programı ilgimi çekerdi. Bir yemek filan öğrendiğimden değil, benim gibi davranan insanların varlığına duyduğum yakınlıkla alakalıydı bu ilgim.
Dün dolapta olan malzemelerle bir omlet yaptım. Bu arada önemli not: ben çok açım ve evde ekmekte yok!!! (omletteki malzemelerden birinin açıklaması olarak yazdım bunu)
After a long and sad day, yesterday while I was lazily hanging around in the house I felt hungry. I went to the kitchen only to see that the fridge was almost empty. How came everything is so quickly consumed... What I had was an aubergine, red and green pepper, eggs, milk and some parmesan cheese... And I was hungry, real hungry...
I used to watch BBC Prime a lot. Normally I don't like sitting in front of a TV but the programs in this channel were different. They had brilliant decoration programs just my taste and normally it would not attract me at all but there was a cooking program called Ready Steady Cook. The reason why I liked this program was because the cooks role together with some contestants was to cook food with 3-4 ingrediants that seemed very unrelated to each other. What can be more boring then to cook a standart food by following a recipe? Of course as I am the person thinking this, whatever I cook in our house is a surprise for us all. Sometimes I do want to cook something again but can't as I don't remember how I did it. This is why this BBC program attracted me. It's not because I learned to cook something, my attraction was because I felt close towards the existance of the people who were acting like me.
Yesterday I made an omlette with the ingredients on hand. And an important note: I was very hungry and there wasn't even any bread(. I wrote this as an explanation for one of the ingrediants that I used for this omlette)
I was going to write the recipe here but I suddenly remembered that I hadn't posted anything to my other blog for a long time. I will "kendime saklamam" (meaning: I'm not going to hide this for myself" ) this valuable information !!! there. By the way if you are thinking where did these tomotoes come from... My garden... And they are seeds that I was able to sustain from some tomato seedlings that my friend Pelin's mum brought all the way from Saros years ago. Of course they do not comply with the being organic conditions but still they are without any kind of insectiside, I even don't use fertilisers...
21 Eylül 2013 Cumartesi
Acı - Hurt
Bu akşam arkadaşlarımla beraber keyifli bir yemekte iken çok acı, çok çok acı bir haber aldım. Arkadaşım Aylin bir trafik kazasında vefat etmiş... İç mimardı kendisi... işi için giderken iş arkadaşının kullandığı otomobil de kaza geçirmişler... ve o ölmüş.... Berbat hissediyorum... Kabullenmekte zorlanıyorum...
Tonight while I was having a joyfull time with my friends I heard a terrible news, very terrible... My friend Aylin died in a traffic accident... She was a interior designer... They had an accident while going for a job with her colleague who was driving the car.... And she died.... I feel terrible... I still have difficulty in accepting...
Tonight while I was having a joyfull time with my friends I heard a terrible news, very terrible... My friend Aylin died in a traffic accident... She was a interior designer... They had an accident while going for a job with her colleague who was driving the car.... And she died.... I feel terrible... I still have difficulty in accepting...
20 Eylül 2013 Cuma
Ayrılık hüznü- Separation blues
Dün oğlumu İstanbul da ki yaşamına yolcu ettim sabahın erken saatlerinde... Ayrılık hüznü mü, uykusuzluk mu (gece de çok uyumamıştım) bütün günüm bir umutsuzluk, mutsuzluk, endişe içinde geçti. Kendimi oyalamak için çabaladıysam da keyif almayı başaramadım bir türlü... Ne zor bir şeymiş insanın çocuğundan ayrılması. Oysaki, Türk insanına aykırı gelse de, tüm hayatım boyunca "çocuklar üniversiteyi ailelerinden farklı bir yerde okumalı, bu onların gelişimi açısından çok önemli bir adım" demiştim. Oğlum da 18 yıl bunu dinledi benden... Ama o zaman gelince istedim ki gitmesin, kalsın... O kadar güçlü bir şekilde yıllardır savunduğum argümanın arkasında duramadım... Kalması için rüşvet bile teklif ettim yarım yamalak ta olsa geçen sene... Neyse ki o benden akıllı çıktı ve yıllar itibariyle zihnine kazıdığım doğrunun kendisi için en doğru olacağına karar verdi (ki tamamen katılıyorum), sonuçta bana da bunu (kendi doğrumu) kabullenmek düştü... Ama insan her şeye alışıyor, geçen sene gittiğinde günlerce depresif bir ruh haline bürünmüştüm. Bu yıl, bir günde atlattım ilk ayrılık anı depresyonumu...
Dün ise kendimi oylamak için internetten alışveriş yaptım, dikiş diktim, güzel fotoğraf çekme denemeleri yaptım, bulduğum her makaleyi okudum ( Ayşe Arman'ın Sivas katliamında 2 evladı ölen Hüsne Kaya ile yaptığı röportajı da okudum.. çok acı... içimin acısı tavan yaptı), geceyi çokta anlamlı olmayan bir filmi seyredip salya sümük ağlayarak noktaladım. Bugün... iyiyim...
İşte güzel fotoğraf çekme denememden bir örnek... Bu çantayı tatil öncesi yapmıştım ama resimlerini beğenmediğim için paylaşmamıştım....
Yesterday, early in the morning I saw my son of to his life in İstanbul... My whole day passed in despair, misery, worry either because of separation blues or sleeplessness (I couldn't sleep the night). Although I tried to amuse my self I couldn't enjoy anything.... I Realized that it is very hard to seperate from your child. Whereas although it isn't the Turkish way at all I'de always said that "children should go to university in different places then their families as this is a very important step in their development". My son listened this from me for 18 years. But when the time came, I wanted him to stay... I couldn't stand up for my argument that I'de been defending for years... Last year I even kind of bribed him to stay... Well in the end he turned out to be clever then I am and decided that his departure would be the best for him (I totally agree) and I had no chance other then accepting this... But we get used to everything, last year when he went, I was in a depressive state for days, this year I got over my separation blues in a day...
This is an example of my photo taking trials... I'de made this bag before the holidays but didn't share it here as I didn't like the pictures that I'de taken...
Dün ise kendimi oylamak için internetten alışveriş yaptım, dikiş diktim, güzel fotoğraf çekme denemeleri yaptım, bulduğum her makaleyi okudum ( Ayşe Arman'ın Sivas katliamında 2 evladı ölen Hüsne Kaya ile yaptığı röportajı da okudum.. çok acı... içimin acısı tavan yaptı), geceyi çokta anlamlı olmayan bir filmi seyredip salya sümük ağlayarak noktaladım. Bugün... iyiyim...
İşte güzel fotoğraf çekme denememden bir örnek... Bu çantayı tatil öncesi yapmıştım ama resimlerini beğenmediğim için paylaşmamıştım....
Yesterday, early in the morning I saw my son of to his life in İstanbul... My whole day passed in despair, misery, worry either because of separation blues or sleeplessness (I couldn't sleep the night). Although I tried to amuse my self I couldn't enjoy anything.... I Realized that it is very hard to seperate from your child. Whereas although it isn't the Turkish way at all I'de always said that "children should go to university in different places then their families as this is a very important step in their development". My son listened this from me for 18 years. But when the time came, I wanted him to stay... I couldn't stand up for my argument that I'de been defending for years... Last year I even kind of bribed him to stay... Well in the end he turned out to be clever then I am and decided that his departure would be the best for him (I totally agree) and I had no chance other then accepting this... But we get used to everything, last year when he went, I was in a depressive state for days, this year I got over my separation blues in a day...
Yesterday in order to amuse myself I did some internet shopping, did some sewing, tried to take some good photography , read many articles (I read Ayşe Arman's interview with Hüsne Kaya who's two child was killed in the Sivas slaughter... very sad... my pain inside was of the roof), I ended the night by weeping at a not so significant movie. Today... I'm fine...
www.yourjourneytofullfillment.com |
"Kıyıdan uzaklaşmayı göze alamayanlar yeni okyanusları keşfedemezler"
Andre Gide
10 Eylül 2013 Salı
Yaza veda - Farewell to summer
Biten koca bir yazın ardından hala "yaz sonrası normal yaşamıma" adapte olmaya çalışıyorum. Ankara'ya döndüğümden beri ilk kez evimde-atölyem deydim. Tatile gitmeden hemen önce atölyeyi toplamış hatta daha da ileri giderek mobilyaların yerini dahi değiştirmiştim. Tabii ki bugün malzemelerimi nereye yerleştirdiğime dair hiç bir fikrim yoktu o yüzden de biraz vakit aldı yeni düzenlemeye alışmak ve aradığım malzemeyi bulabilmek. Neyse ki sonunda başardım ve deri bir telefon kılıfı ile küçük bir bozuk para cüzdanı bile yapmayı başardım.
Telefon kılıfını Tuğçe'ye yaptım. Bana da bir tane yapar mısın demişti taa ne zaman önce. İlk gördüğümde vereceğim, umarım sever...
After a long summer I'm stil trying to adapt to my "normal life after summer". First time since I returned back to Ankara, I was at home in my workshop. Before going on holiday I'de tidied up my workshop and further more I'de changed the places of the furniture. Of course today I had no idea where I'de put my stuff so it took a while to get used to the new arrangement and to be able find the stuff that I was in looking out for. In the end I succeeded and I even managed to make a leather phone case and a little coin purse.
I made this phone case for Tuğçe. It has been a while since she asked me to make her one. I hope she'll like it.
Çocuklarla taş boyadık...
We painted stones with the kids...
Tekneyle Marmaris'e gittik...
We went to Marmaris via the boat...
Telefon kılıfını Tuğçe'ye yaptım. Bana da bir tane yapar mısın demişti taa ne zaman önce. İlk gördüğümde vereceğim, umarım sever...
I made this phone case for Tuğçe. It has been a while since she asked me to make her one. I hope she'll like it.
Bu da bozuk para cüzdanı..
And this is the coin purse...
Turunç tatilimin son kısmı kardeşim ve ailesinin gelmesi ile renklendi.
The last part of my Turunç holiday became lively with the arrival of my brother and his family...
Turunçtaki midyecinin gözleri parladı hepimizi bir arada görünce (geçmiş yıllar deneyimi) ... Hakli adam, aramızda iki tane midye canavarı var, oğlum ve büyük yeğenim...
The eyes of the muscle man glowed when he saw us together (past years experience)... He is right, there are two muscle monsters among us, my son and my niece...
Çocuklarla taş boyadık...
We painted stones with the kids...
Tekneyle Marmaris'e gittik...
We went to Marmaris via the boat...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)