4 Mayıs 2012 Cuma

Bir öykü-Alışveriş-Sürpriz, _A story, Shopping, and a surprise

Bugünkü blog yazımın konusu biraz bir karışım olacak. Öncelikle küçük bir öykü ile başlamak istiyorum. Ailem yazlıklarını ilk aldıkları yıllarda bir aile ile tanışmışlar. Sonra tabii ki bizde tanıştık annemle babamın yeni arkadaşlarıyla. Yıllar önce bir tatil için gelmişler Marmaris'in bu küçük kasabasına, aşık olmuşlar geldikleri bu yere, İngilterede ki yaşamlarını sıfırlayıp yeni bir yaşama başlamak üzere hayatlarını taşımışlar buraya. Almışlar evlerini, mutlular. Ben Pat ile tanıştığımda şaşırdım, "ne yapıyorsunuz bütün sene burada? Sıkılmazmısınız?" dedim. Dediki "Mutluyuz burada olmaktan... kışın dağlarda yürüyüş yapıyoruz...çok güzel burası"... vede Dediki  "küçük bir sağlık problemimim var, yakınlarda İngiltereye gitmemiz lazım, doktora görünüp hemen dönmek istiyorum evime"... Bizim tatilimiz bitti, döndük Ankara'ya. Babamlardan alıyoruz haberleri, Pat e kanser teşhisi koymuş doktorlar kalan ömrünü de belirleyerek... yine de biraz daha vakit kazanmak için tedaviyi kabul etmişler, hatta başardı "evine" gelebilmeyi, geri dönmek kaydıyla kısa da olsa. Sonra öğrendik.... ölmüş...
İngilterede ben hep adı "Hospice" olan dükkanlar gördüm senelerce. Dışarıdan bakarak sanıyordum ki bu ikinci el satan bir mağaza zinciri. Bu hafta öğrendim... Ölmek üzere olan hastaları artık hastanelerin reddettikleri dönemde o insanlara kucak açan bir yardım kuruluşuymuş bunlar. Hasta olan kişi ister orada yatarmış, ister evinde ona ve ailesine destek verirmiş her açıdan bu kuruluş (tıbbi ve psikolojik). Doug ve Pat, Pat'in son günlerini evinde geçirmesine karar vermişler. Doug. diyor ki onlar olmasaydı ikimizde başaramazdık... Bu kuruluşların devlet desteği çok azmış (%15) ve gelir kaynakları yapılan bağışlar, ikinci el eşya satışı vs. Doug, Pat'e ve kendisine bakan bu Hospice 'ye bağış toplayabilmek için 42.195 metre kürek çekme sözü vermiş. İnsanlar da bu söze karşılık bağışta bulunuyorlar, ve bu bağışlar direk Pat ile Doug ile ilgilenen hospice 'ye gidiyormuş.
Böyle bir kuruluşun varlığı inanılmaz. Bizimde ülkemizde böyle kuruluşlarımız olsa (ve gerçekten işlevsel olsa) hoş olmazmıydı? Ne kadar insani bir şey ki bu? Ola ki bakmak isterseniz Doug'ın bu bağış toplama sayfası aşağıdaki gibidir:
http://www.justgiving.com/remember/3729/Pat-Trumper

My blog post will be a bit of a mixture today. First of all I want to start with a small story. My parents had met a family after they bought their summer house. Of course we also met my parents new friends. Years ago they had come to this small town of Marmaris only for a holiday, and falled in love with this place. They said that they had moved here in order to start a new life by ending their life in the UK.  They were happy, they bought their house. When I first met Pat, I was surprised and said "what do you do here all year? Aren't you bored?"She said "we're very happy here... we hike in the mountains in winter...this place is very nice"... she also said, "I have a small health issue, we need to go back to the U.K. in short time, we will see a doctor and then we will come back home"... Our holiday ended, we returned back to Ankara. My parents were informing us, they diagnosed cancer in Pat whilst stating her remianing life... they accepted treatment in order to have some more time, for a short period she even managed to come "home" with the condition that she would return back. Then we learned.... she died...
For years I saw shops called "Hospice" in the U.K. From the appeareance I was thinking that it was a second hand shop chain. I learned this week... these were organizations who were giving care to terminally ill patients. The ill person would either stay there or thay would give support to the person and the family if they prefer to be at home (medical and psychological)...  Doug and Pat decided that Pat should be at home in her last days. Doug is saying that we couldn't have made it without their support. The government aid for this organization was very low (%15) and they would generate money from charity, second hand sales etc. Doug has made a promise of rowing 42.195 meters for earning charity for this organization that took care of Pat and himself in this period. People give money for his promise and this money goes directly to the hospice that took care of Pat and Doug. 
To have an organization like this is incredible. Wouldn't it be nice to have this kind of an organization in our country also? (with them being really effective). How human is this? If you like to look at Doug's charity page its below:

http://www.justgiving.com/remember/3729/Pat-Trumper

Bugün babamla Doug'ı ve ben Çıkrıkçılardaydık. İlk önce benim çok sevdiğim bir yer olan Kirit Cafe de bir öğle yemeği yedik beraber... Yine her şey güzeldi....

Today me, my dad and Doug were in Çıkrıkçılar. We first had lunch together in Kirit Cafe a place that I love...  Again, everything was good...

Kirit Cafe

Başlangıç olarak zeytinyağ ve baharat - Olive oil and spices for starters


Kafenin içi  - Inside the cafe

Bu ne sevimli hayvanlar - How cute are these animals


Sonra yollarımızı ayırdık. Onlar "Anadolu medeniyetleri müzesine gitti, ben ise sokaklara...

Then we departed. They went to "The museum of Anatolian civilizations" I was on the streets...



Bu minicik kumaşçı dükkanını pek sevdim. Bütün kumaşlar üstüste yığılmış... Uzunöz manifatura, Koyunpazarı yokuşu.
I loved this tiny fabric shop. All fabric is stacked on top of each other...



Dükkan sahibi Ahmet bey... Bana şöyle bir hikaye anlattı, ben bir yığının en altındaki kumaşı görmek istemem ne kadar zahmet olur acaba diye kıvranırken; babası dermiş ki "oğlum senin bir dükkanın var, müşterinin ise sayısız dükkanı var, bunu unutma", hakikaten unutmamış...
Shop owner Ahmet... While I was thinking how much trouble I will cause if I want to see a fabric that is underneath a big pile, he told me this; his father always told him " Son, you have only one shop, but the customers have many, don' ever forget this", he really hasn't


Pirinç Han da "Zilli", yeni açıldı sandım ama meğer hanın içersinde var olan bir dükkan şube açmış aynı hanın avlusuna, değişik ve hoş ürünler var..
"Zilli" in Pirinç Han. I thought it had recently opened but it turned out that it was a shop in the inn and had opened a branch in the atrium of the same in, they have different and interesting products.


Ondan sonra taa aşağıya kadar dükkanlara gire çıka indim. Tabii her girdiğim yerden bir kumaş alınca elimdekilerin ağırlığından fotoğraf çekme eylemim sona erdi.
Then I went down the hill visiting all the shops. Of course as I bought fabric from every shop that I entered, my photography shooting ended because of the weight I had to carry



Ve günün sürprizi, kocam gelmiş benden habersiz evde koltukta uyukluyor yorgun
And the surprise of the day, my husband has returned without me knowing, he is having a nap on the sofa.



4 yorum:

  1. Ahmet beyden bende 2 hafta önce bir sürü kumaş aldım ve gerçekten benimle uğraşırken gösterdiği sabra hayran kaldım :)) Bak şimdi yine ankaraya gidesim ve bir sürü kumaş alasım geldi :))
    Sevgiyle kal..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepimiz iyiyi bir şekilde buluyoruz, hadi benim burnumun dibi, sen nerelerden gelmişsin de aynı kişiyle ilgili benzer hislerin olmuş. Kesinlikle olumlu tavrı ve gösterdiği sabır ile herkesin taktirini hak ediyor... sevgiler

      Sil
  2. Eşiniz geldiği için gözünüz aydın.İngiltere'deki kuruluşlar gibi kuruluşların biz de de olması en büyük temennim.Ankara'daki dükkanları ne güzel anlatmışsın bir an orada olmak istedim.Kumaşlar harika gözüküyor muhteşem işler çıkacak galiba.Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Mehtap Kaya Ankara daki bu dükkanlar anlatılmaz yaşanır... Gelirseniz Ankara ya sizinle tanışmaktan ve buralarda gezdirmekten çok mutluluk duyarım, samimiyetle söylüyorum bunu... Sevgiler...

      Sil